Kar uzun zamandır bu kadar güzel yağmamışken, şarabım bu kadar keyifli olmamışken yazayım dedim. yazmadıkça delirdiğimi, içimi dökmedikçe öfke dolduğumu farkettim. Rachel Sermanni - Sleep dinliyorum bu arada, ama tabi ki akustik.
Kar her zaman sevmişimdir. Dışarıda kalan kediler, köpekler ve insanlar için ayrı üzülüyorum orası ayrı... Hemde çok üzülüyorum, orası daha da ayrı. Ancak, şarabım, bilgisayarım, kedim ve battaniyem var şuanda yanımda. Sevdiğim hiç kimse yok mesela... kimse. Yalnızlık bazen o kadar güzel ki, kendi kendine kalmak, acını hüznünü ve ya mutluluğunu keyfini yaşamak TEK BAŞINA, o kadar eğlenceli ki. Zamanında bunu daha sık yapardım, şimdilerde kendimden uzaklaşırken başkalarına yakınlaşıyorum. Kendi çemberimden çıkıp, kendi huzurumu bozmak için resmen diğerlerine sığınıyorum. Sanki ben kendime yetmezmişim gibi. Ne saçma. Rumi'nin dediği gibi, hepimiz aslında kendi kendimize yetiyoruz. Aradığımız her şey kendi içimizde kendi benliğimizde mevcut. Bir eş arıyoruz bazen. Buluyoruz da çoğunlukla. ama o değil ki önemli olan, uykuya daldığında tek başınasın yine. Aslında herkes yalnız... Bir bunun farkına varabilsek... İhtiyaç duyduklarımız ise çokuzaklarda her zaman. Buluşacağımız günü beklerken geçmiyor mu ömür? Dünya aslında kocaman bir yalnızlar gökyüzü. Gökyüzünün parçası olan bizler, aslına tek bir hücreden geldik buraya. Her hücremiz doğruyu ve gerçeği biliyor. Her kasımız her atomumuz dünyada ki bütün doğrulara ve gerçeklere hakim. Çünkü ondan türedik biz. Sen ben o biz siz onlar. Bütün kişiler aslında birbirimize bağlıyız. İşte tam da bu yüzden birbirimize muhtaçmışız gibi geliyor. İçten içe uyumuyoruz sanki, uyuyunca yalnızız ya hani, uyumaktan korkuyoruz. Ya rüyalarımızda da yalnız değilsek?
Sırtıma iki hafta önce üç tane büyükten küçüğe giden daire yaptırdım dövme olarak. Trilogy ye her zaman inanmışımdır ama bu "loop"lar biraz daha farklı. Doğduk, büyüdük ve ölüyoruz. Küçükten büyüğe. Ölürken en büyüğüz işte... Ölürken en çok biziz, çünkü bu dünyada ki son nefesimiz en kıymetlisi... kim bilir kimler geçecek gözümüzün önünden, hangi pişmanlıklar, hangi o iğrenç çaresiz "keşke"ler? çok saçma değil mi...
Biraz da siz düşünün.
Sevgiler DY
PS: Hala kar yağıyor, saat 3:00 am. Şarabım bitmek üzere, bunlara beni götüren o güzel üzümlere sevgiler :)