şimdi buradan geçmişe bakmak çok kolay bir o kadar da "buruk tebessüm". küçükken büyümeyi, büyüdüğünde de küçülmeyi istemek gibi aynen. oradayken ilerisi buradayken berisi gelir aklına. insan oğlu işte hep ulaşamayacağını ister. insanoğlu işte hep o bir şeyleri arar.
olmaz ya, bir şarap tadı bir yeri bir anı hatırlatır. göz göze geldiğiniz anı hatırlatır. başka diyarlarda başka birini anarsın. anlamsızdır evet! hah işte! anlamsız olmasının sebebi aslında yıllar geçmesi değil, sen hayallerini yaşarken bu duyguların düşüncelerin içine girmiş olman. insan diyorum ya, doyumsuz. insan diyorum ya, bitirdim kafamda dediklerini bile hiç uçmamış kuşlar gibi yok etmeyi bilemiyor. nasıl olur ki sahi... duyguları, nasıl hissettirildiğini nasıl unutursun ki? ben hiç unutmadım bilmiyorum.. her anı hatırlayabilmek bir lanet gibi sankii bir taraftan da bir lütuf.
lütuf dersem rakı açmam gerekir bir küçük, yanında lakerda olmazsa olmaz, dil şiş de olur. evet aynen o eskiden hep gittiğimiz mekanda :) o yüzden lütuf demesek daha iyi. lanet dersem de çok üzülmüş olurum. atalarımdan getirdiğim iyi niyetimi ve iyi kalbimi kirletmiş olurum. ikisinin arasında gri bir yerde bu duygular. unutulmayan duygular beyince kalp arasında sıkışık işte. oradan gelen dalgalar kalbe vuruyor arada, hatırladığın kokular ile birleşiyor, gülen yüzlerle harmanlanıyor. ah biraz da rakı yada şarap olunca işte, renkleniyor o anılar.
işte kalpten sekmiyor başka bir yere. vuruyor, vurduğu yerde güller de bitmiyor işin garibi. bıraktığı izi buluyor namussuz, sızlatıyor iyice. kaşınıyor, kaşımak istiyorsun yapamıyorsun erişemiyorsun bile oraya düşün o kadar derinde!
sonra ufak bir damla gözyaşı oluyor çıkıyor. "nasıl yani nereden çıktı bu şimdi, alt tarafı bir şarkı" diyorsun. beraber söylediğimiz bir şarkı diyorsun! lanet bu işte tam burası lanet. buradan gittiğin yerler lanet olması lazım başka bir şey olamaz. saçma sapan işler işte.
mutlusun, hayatından memnunsun ama geçirdiğin onca keyifli zamanı hatırlarken tatlı sıcak evinde içinden birden topuklularını çekip telefon trafiğinden sonra o uzun masalara oturmak geliyor, su yerine soda istiyorsun ya işte tam o an... akıp gidiyor sonrası. daldım, diyorsun yok bir şey. yüzünde kalan anlamsız tebessümü borçluyum ben bir çok yere zamana ve ruha.
o sisli, terlediğimiz leş gibi içtiğimiz mekanların bile dili var bazen ki çoğu yıkıldı gitti bile. işte orada ki keyif orada ki mutluluk heyecan bir daha gelmiyor. bunun büyümekle de alakası var. büyüyünce her şeyi kaybediyorsun. tüm heyecan, sorumluluklar, acele ve tüm diğerleri işte! anla!
kısa kısa yazamıyorum, geldikçe geliyor meret...bazen çok diyorum yaşanmasa mıydı, o zaman nasıl olurdu, ben nerede olurdum diye. çok soruyorum ve sonunda kocaman bir "iyi ki" geliyor. iyi ki demek birinin ardından on yıllar sonra bence çok gurur verici bir şey. herkese nasip olmaz. hem de hiç nasip olmaz! sen çok yaşa çocuk! çok uzun ve güzel yaşa... hep özlemle, çok özlemle.