DY

DY

Thursday, 28 August 2014

Sushi üzerine akla gelenler;

normalde bu kadar duygusal şarkılar dinlemiyorum bu ara hatta hiç türkçe dinlemiyorum. Dinlersem işte Yalın falan dinliyorum hareketli olanlarını. Ama bugün nedense canım hiç sevmememe rağmen Pilli Bebek dinmek istedi; olsun demek de yok artık şarkısını üstelik. Çok komik... Nakaratı inanılmaz dokundu. "sanki yıllardır uzaktayım ben özlemlerim hep sessiz derinden ama yalanlar görürüm hala burdan bakınca, şu sonsuz dünyaya... olsun demek de zor artık, çocuk düşlerimiz yok artık". Öyle mi dersiniz? Olsun boşver bile diyemiyor muyuz? diyemiyoruz sanırım.. Takılı kalıyoruz, aşık oluyoruz, milyonlarca anlam yüklüyoruz, özlüyoruz, gülümsemelere gülümsemeler bekliyoruz...Ne saçmalık.. Yavaş yavaş bir çok şeye inancımı yitiriyorum. Bakmayın, bir kaç ay sonra yine tam tersi şeyler yazıyor olacağım çünkü aptalım ve unutuyorum aptalım ve inanıyorum! öğrenemiyorum! akıllanamıyorum.

Ne zaman akıllanır insan? ne kadar canı yanınca akıllanır insan? Pes ediyorum arada sadece. Kalbimi yerinden söküyorum arabesk tabiri ile, yerine başka bişiler dolduruyorum. At biniyorum, dostlar ile keyifli zaman geçiriyorum ama o lanet olası tesadüfler silsilesi yine bana herşeyi unutturuyor. Ettiğim yeminleri, töğbeleri herşeyi!

Size de oluyor mu....

Bence büyüyoruz aslında, büyümenin rotasında yer yer küçülüyoruz. Bu küçülme aşktan... Aşk bizi küçültüyor. Olur olmadık insanların önünde küçülüyoruz. Size göre küçülmek, herkese göre küçülmek ama bir de yaşayana sor... Aşk dostum dünyanın en doğru en güzel duygusu. Yaşayabilyorsan hala, hala yaşıyorsun demek. Ve üzülüyorsan dostum, yanlış insana aşık olmuşsun demektir. Net...

Kocaman teleskoplara ya da ufacık büyüteçlere gerek yok, yanlış ise bir şey yanlıştır. Gelişi güzel öyle güzeldir ama bir tek göz yaşın akıyor ise yanlıştır. Bakma ufaklık, arkana bile bakma.

Sevgiler DY.

iyiydi.

göremediklerimizin kurbanıyız
tezahür edemediklerimizin esiri.
beklemediklerimizin saçma sapan umutsuzluğuyuz işte.
reddettiklerimizin ardında,
keşkelerimizin ilerisindeyiz.
umut çocuk,
umut iyidir.
var ise yaşıyorsundur.
kalbin çarpıyorsa yaşıyorsundur.
mu dersiniz...

hayat o kadar salakça ki.
istediğin olmuyor,
istemediğin ise tamda istemediğin zamanda,
tamda olmaması gereken yerde duruyor.
hele o şehirler yok mu.
ah o yollar...
ah o bitmek bilmeyen mesafeler
eski dost onlar.
bilindik tanıdık öğrenilmiş.
ne saçma...
öğrenilmil olmasına rağmen hala yabancı.
hala canını acıtmasına izin verecek kadar yakınında.

yine ankara!
ankara eski dost!
anıların en tatlı defteri.
saçma sapan bir sürü yazı var aslında her sokağında.
yürümeseydik,
oturmasaydık,
konuşmasaydık,
bilmeseydik iyiydi...
çok iyiydi çocuk.

Sevgiler DY

Sunday, 24 August 2014

Looooooooop (just the tittle is in English:))

Bazen sana da oluyor mu? sanki dünya dönmüyor gibi geliyor mu? saatler duruyor mesela. geçmiyor hiç bir dakika. hiç bir mevsim hatta hiç bir gün. Duruyor öylece olduğu yerde. Beklediğin şeyleri bile unutuyorsun.
Bütün şifrelerin aklından uçup gidiyor. Sonra dakikalarca hepsini sıfırlamaya çalışıyorsun. İşini yaparken bile "ben ne anlatıyordum" diyor musun? Gece uykuya dalarken aklının kaldığı şehirleri ve insanları düşünerek uyuyormusun? Tatilde içtiğin şarapların tadı geliyor mu ağzına? Peki burnuna Bozcaada'nın yada Cunda'nın mis kokuları? İçtiğin sigaranın bile bazen tadı olmuyor mu? Yani çoğunlukla içinde olduğun kalabalıklardan biranda kaçmak istiyor musun yada?Geçmişte yaptığın seçimler mesela... Onlara dalıp gidiyorum bazen. Bunu yapsaydım yada bunu seçseydim daha farklı mı olurdu diyor musun? Hepsinden kaçıp Big Kenny Under the sun şarkısını dinliyorum kafamda bazen. Somewhere under the sun there is love for everyone! Peki aşk? İnsanı ne kadar mutlu eder yada ne kadar mutsuz? Ettiği mutsuzluk kadar mutluluk ve huzur verir mi dersin? Yada belki aşk ideal birşeydir. Yani geçrke olmayan? Hep inandığım şeylerin bazen gerçekliğine  kendim inanasım gelmiyor ki başkalarını inandırayım öğüt vereyim yada mutsuz olduklarında teselli edeyim? İnsan nasıl bu noktaya geliyor acaba? Ruhlarımız kirlenmeden biran önce çözmek lazım bunu. Kime sorsam "eh işte" diyor... İnsanlar evleniyor ve ardından "tavsiye etmiyorum" diyorlar.. Delirdik mi ki acaba? Yoksa normali mi bu? Böyle bir dünya'da mutluda olunur hatta çok da mutlu olunur ama bakarsan çok da mutsuz olunur. Seçim senin ve kalbinin büyüklüğü ile alakalı. Yada kendini ne kadar "stick to it" yapabildiğine bağlı... Motivasyon herşey! Keep yourself motivated for the World! Çünkü Dünya mutlu olmak isteyenler için cennet mutsuz olmaya planlanmış huysuzlar için cehennem... Herşey sende dostum. 

O zaman bu hal neden? Bu bir kaç günlük umutsuzluk neden? Ben yazarım çizerim okurum düşünürüm öğretmenim ve kafam çok dolu. Çok düşünüyorum çok konuşuyorum kendi kendime. Hatta bu ara kendi hakkımda insanlarla çok az konuşur oldum. Hep dinliyorum hep gözlüyorum ve izliyorum... Kendime uyarlıyorum bazen. Ben olsam... diyorum. Ve sanki güzel bir deneyim yaşıyorum kafamda. kitap okumak gibi insanları okumak ve dinlemek. Yaşamadığın şeyleri deneyimliyorsun. Tabi ki herkes aynı değil ve hiç bir şey başına gelmeden bilinmiyor. Bilinir mi yoksa? Yoksa bişileri öngörmek diye birşey var mı? Öngörüler inanılmaz kararlar aldırır mı insana? Umutsuzluğun kaynağı olabilir mi? Yada geri çevirmenin bitirmenin veyahut uztmanın? 

Çok soru var bu ara kafamda.Oradan oraya gidiyorum sürekli. O soru o kapıyı açıyor. Bu cevao öbür kapıyı kapatıyor. Sonra mecburen dışarı çıkıp yürüyorsun yada güzel bir whisky koyuyorsun kendine. 

En güzeli :)))

Sevgiler DY.

PS: Belki paylaştığım şarkı biraz kafa rahatlatır :) denensin!



Monday, 18 August 2014

"hayırlısı" sendromu

Merhabalar;

Bu "sendrom" başlıkları sıkıcı mı oldu ki bu aralar? Bunların sebebi bence hep öğrenilmiş ve edinilmiş korkular ya da eğilimler. Daha önce bahsettiğim ıssız adam sendromu ve pollyanna sendromu da tıklanmalarından ve aldığım yorumlar itibari ile gördüm ki ciddi şekilde yaygın ve bilindik. Çok uzak ve anormal şeylerden bahsetmediğimi ve etrafımı ve kendimi analizde o kadar da kötü olmadığımı gördüm.

Kızlar ve aile konuşmalarımızda sohbetlerimizde hep işin içinden çıkamazdığımız zaman "hayırlısı" demeye çok başladık bu ara. Acaba yaşımız ilerledi ondan mı? Sohbetlerin sonu hep "evlilik" ile mi devam ediyor yoksa ondan mı acaba :) 
 
Mesela biri yeni bir ilişkiye mi başladı, bütün geçirilen zaman detaylı bir şekilde elden geçirilir, her detay analiz edilir. Ne kadar keyifli olduğundan ve ne kadar etkilenildiğinden bahsedilir. Çok tatlı tatlı üstüne konuşulur, konuşmalar incelenir arkadaşlardan fikir alınır, gözlemleri sorulur vs vs gibi gibi şeyler. Klasik "after date" dedikoduları. Ama bunlar çok güzeldir yani beninm göremediğimi arkadaşım görür ve olumlu yada olumsuz söyler. Burçlardan bahsedilir uyumdan bol bol bahsedilir. O burçdan eskiden tanıdık var ise o kıyaslanır :) çok gülünür çok keyiflidir...

Sohbet devam eder eder eder ve eder sonunda biraz yavaşlar iç çekilir karşılıklı anlattığın dostun, annen,baban yada arkadaşın ile "eeee yani" diye bir soru gelir, sonra dersin ki "hayırlısı".... :) o hayırlısının içinde bir çok şey vardır. Ama artık son 4-5 senedir sıkça kullandığımı farkettim ve kullanıldığını farkettim. Çünkü artık hiç bir şeye ve hiç kimseye alışmıyoruz dostum... Alışmayıp aşık olmuyoruz. Aşık olmaktan ve alışmaktan korkuyoruz. O kadar kötü deneyimlerimiz oldu ki yani -ler eki belki bir kişi iledir ama sonuç olarak yaşanmıştır ve kötüdür. Alışmışsındı ve aşık olmuşsundur ve şimdi tekrar olurda üzülürüm diye korkuyorsundur. İşte o hayırlısı kelimesinde bunlar yatar... "Bakıcaz" yatar "bakılsın" yatar.. "Bilmiyorum" da yatar... Halbu ki çok etkilenmişsindir aşık olmana ramak kalmışken kendini tutuyorsundur. Çok sıkıcı değil mi. Ama öncesinde de söylediğim gibi edinilmiş ve öğrenilmiş karakter özellikleri bunlar. Günümüzün üzücü ve acı durumu... Kimse istediği gibi olamıyor, kimse içinden geçeni yapıp söyleyemiyor!!!! çok çok sıkıcı...Yine tek dişi kalmış canavar olarak hep olumlu bakıyorum ama içim deki korkuların olmadığı ve safiyane halde kendim olabildiğim anlamına gelmiyor bu. %30'luk bir dilim hep korkuyor hep dur yapma etme söyleme sorma diyor...

Çözümü? Bilmiyorum. Belki düşünürsünüz siz de... bulursanız söyleyiniz...


Sevgiler DY.

Tuesday, 12 August 2014

Dahi anlamında ki DE ayrı yazılır

ufak yaralar ile sıyrıldığın hikayelerin de olmalı
yaralarını saracak hikayelerin de
yanlız kaldığın gün doğumları da olmalı
o'nun omzunda gözlerinden uyku akarken izlediklerin de.
konuşmaktan korktuğun şeyler de olmalı
rahatça anlattıkların da olmalı.
gülümsemelisin,
hayatına yeni girenlere ve kolayca çıkarttıklarını da

bilmelisin çocuk,
bir çok şey bilmelisin.
neyin doğru neyin yanlış olduğunu,
ne istediğini bilmelisin.
yaşın farketmez.
kendin için en doğruyu yazmalısın hep.
doğru bildiğinin de peşinden koşmalısın.
yanlışlardan da kaçmalısın hızlı hızlı.
ufak cennetinde mutlu olmayı bilmelisin.
dışarıda ki kocaman cehennemden kaçmak için bile olsa.
içtiğin bütün şarapların tadını hatırlamalısın.
tadlar bir çok şey hatırlatacaktır sana ileride.

gittiğin bütün yerlerin en güzel yemeklerini yemelisin.
en güzel sahillerinde güzel şaraplar içmelisin.
o gün bu gündür diye yaşamalısın.
sorumluluklarını bilerek ama günü yaşayarak.
içinden geleni yapmalısın.
inan içinden gelen senin için doğrudur.
içinden gelmiyorsa zaten hata ve yanlıştır.
sonra pişman olacaksındır.
yaptığın hiç bir şey için pişman olmamalısın.
inan hepsi sana olumlu geri dönecektir.
olumsuz olsalar bile.

arada bir gözlerini kapatmalısın.
herşeye!
herkese!
görmemelisin bazen.
duymamalısın hatta.
gitmemelisin, kalmamalısın.
biraz da düşünmelisin bazen.
düşünmek iyidir çocuk.
sevdiğin şeyleri yapmalısın.
babanın ya da annenin olmanı istediği insan ile,
kendi kalbin arasında ki kişi olmalısın.
sorumluluklarını bilmelisin çocuk.

aşık olmalısın,
en yanlış insana bile bazen.
en doğru insan zaten  bir gün karşına çıkacaktır.
işte o zaman çocuk,
güzel bir tebessüm edeceksin.
ve diyeceksin ki;
biliyordum...

bilmek iyidir.
bildiğinde herşey iyidir.

Sevgiler DY.

Saturday, 9 August 2014

2014 Yaz pardon 2014 Summer :)

Merhaba! 

Uzun bir tatil arasından sonra üstümde ki yorgunluğu henüz atamamışken bilgisayarımın başına oturup biraz geçen haftalardan bahsetmek istedim :) hala etkisindeyim hala yorgunluğunda keyfinde ve özlemindeyim. 

Tam da geçen sene ki gibi kız kıza tatildi kısmen. Tabiki ufak tefek yol arkadaşlarımız oldu olmadı değil ama "base" hep kız kızaydı :) Bodrum eski sevgilimiz bizim. Özellikle de benim. Eski sevgili gibi, olsada olur olmasada olur. Sanki herşeyini bildiğin arada bir görürsen heyecanlandığın ama olağan bir yer sanki. Tatlı ve alışılmış Türkbüküydü işte. Bu sene daha oradan oraya bir tatil oldu diyebilirim. Bir tık daha kalabalıktık ve Bodrum klasik bayram kalabalığını yaşıyordu. Bir İstanbul bir Ankara Bodrum'daydı hatta direk net Türkbükünde hatta uzatmayalım Maça kızındaydı :) Burasının benim için önemli bir yeri vardır aslında. Geçen sene tam bir sene önce Temmuz başında alıp başımı hiç düşünmeden "e hadi gelsene madem öyle" ye cevaben "e hadi geliyorum madem" ile başlamıştı.Ufak bir kaçıştı aslında geçen sene. Geri dönüşünde kocaman bir depresyonun içine düştüğüm bir tatildi. Ama o sırada hiç bir şey farketmemiştim acım günlük tazeyken basıp gitmiştim ve bu yüzden geri döndüğümde kocaman gerçekler beni bekliyordu. İşte tam da bununla alakalı olarak özel bir yeri vardır. Geçen sene hangi masada hangi rakı sofrasında hangi şişenin dibinde neyi düşünüğ neyi unutmaya çalıştığımı hatırladım. Ne ironik değil mi...Bu sene yine aynı yol aynı mekanlar belki aynı blush kadehi belki aynı rakı sofrasıydı. Çok garipdi... Kaçtıklarıma tebessümümün arkasında tekrar yakalandım. Yakalanmakta denemez akıl oyunları işte.. öyle ya da böyle seni bir şekilde kovalıyor bir yerlere kadar. ORADA DUR BAKALIM! Derken kalabalıkların arasında tanıdık bir yüz görüyorsun. Ufak bir tebessüm ile geçiştiriliyor ve ardından içi boş bir keyif geliyor. BAK YİNE BURDAYIM VE BAK YİNE MUTLUYUM DOSTLARIMLA dedirtiyor. Sıradan bir cevap geliyor ardından "iyiyim sen?" :) Ne garip ne garip neeeee kadar garip hayat. Sonra güneş batıyor işte ve bu şehirde güneş çok güzel batıyor. Deniz tekneler ve tatlı bir meltem. Bir de yanında dostların var ise değmeyin keyfinize. Hala bir kadeh daha bir şeyler içesininin olduğu o an işte :) çok tatlı çoook. Bol bol alkol bol bol bağıra bağıra şarkı söylemekti keywordlerimiz.

Bodrum'da başımıza gelen saçma sapan traji komik olayların ardından 48 saat uykusuz bir şekilde Çeşme yollarına düştük. Vito'mu otobüs mü karmaşasının ardından Çeşme'deydik. Ah Allahım... Resmen kader oyun oynuyordu. Dalyan ve o tatlı balıkçılar. Muhteşem kokusu ve atmosferi ile rakı ve mezeler. Derin sohbetimizi Allah'tan siyasete girmeden kapattık :) Hatta ayağımızın tozu ile ilk happy hourumuzu bile yapmışltık. Nasıl bir enerjimiz var ise kimse bayılmadı:) İlginç:) Çeşme her yeri ile özeldir benim için iki sene üst üste yapılan tatlı tatilimin anıları vardır her koyunda her plajında her happy hourunda. Aynı su aynı güneş aynı kokular... Çok keyifliydi yine kız kızatdoı bazımız tabi ki yine yol arkadaşlarımız vardı. Klasik benim için en keyifli yerler şifne ve 7800 idi ve klasik çokça keyifli geçti. Grubun uyumu inanılmazdı. Herkes eğleniyor ve herkes keyifliydi. Mırın kırın hık mık olmadan geçirdik. Belalar eksik olmadı tabi ki başımızdan ama onlardan bahsetmeyeceğim. Derken dip not söylemeden geçemeyeceğim; Şifne'de gece denize girmeyin :))))) sonunuz Çeşme devlet hastanesi acili olabilir aman dikkat!

Çeşme'den dönüş yine hüzünlüydü. Yine aynı bekleme noktaları aynı yol aynı şarkılar arka fonda. Çok sıkıcıydı geri dönüş. Ankara'ya dönemeyecek gibi geçmemişti tatil sorumluluklarımız hala üstümüzdeydi ama öyle keyifliydi ki herşey öyle komikti ki... Başak ile her akşam odaya gelince saatlerce bir şeye güldüğümüz de doğrudu :) ama saatlerce ağlayana kadar. Bir bakış bir laf yetiyor :) Başak "kültür şoku yaşamamamız dileği ile" dostum :)))

Neyseki ucuz atlatılmış sıkıntılar ve belalar ve full eğlence ile geçen şahane bir tatilinde sonuna geldik. Kürkçü dükkanının kapısından da adımımızı attık. Bir çok ders çıkarttım yien inanılmaz derecede sınandım. İnanılmaz şekillerde bir çok şey deneyimledim. Her şeye rağmen inanılmaz gün batımları ve gün doğumları seyrettim. Yanımda olan ve tatilimi güzelleştiren dostlarıma teşekkür ederim. Seneye lütfen "all the single ladies" olmayalım artık!! rica ediyorum :) Hı bir de detox için feslepenli ayran kararının ardından "e gün çok güzel batıyor birer tequila shot yapmasak mı kızlar" lafı gelmesin kararlı olalım! :)))





Sevgiler...

PS: Tebessümlerim ve hafif buruk bir tavırla atlattım geçmiş anılarını. Bana yardım ettiğini de farkettim uzaktan... içimde hissettim ve eminim o da aynı şeyleri düşündü ve hissetti. Herkes mutlu olsun...

ve ayrıca LOVE resmimiz de ki E ile ilgili tek bir kelime daha duymak istemiyorum! kafamız pek çok iyiydi onun E harfi olduğunun bile farkında değildim o kadar:)

Son bir şey daha; bu yazın iki şarkısı vardı "milky chance stolen dance" ve tabi ki "daftpunk instant crush:)"