DY

DY

Friday, 31 July 2015

farklılıklara değinmek!

Merhaba;

Farklılıklar diyorum... Ne kadar önemlidir? Din, dil, ırk, mezhep, kültür, geçmiş, ülke, aile, düzen, karakter? Nereye kadar önemlidir? Önemli midir ya da? Hangileri hangi sınırlara kadar önemlidir peki? Beni tanıyanlar son 3 aydır neden bunları düşündüğümü bilebilirler... Kafam karışık değil sadece bunları anlayıp saygı gösterebilecek düzeye nasılgelinecek. Endişem bu yönde sadece. Bir İtalyan ve bir türk bir gün bir uçakta... ile başlayan fıkralar gibiyiz aslında :) "hayır bunu böyle söyleyemezsinnnnnnnn:)))" -"nedeeeennn????" :)) çünkü söyleyemezsin söylememelisin vs vs :) Çok "get over" edilemeyecek durumlar değil tabi ki ama inanılmaz özveri isteyen şeyler olduğunu düşünüyorum. Eğer karşında ki eğilmez bükülmez birisi ise zor ama eğilebilir kırılmadan şeklinde ise sana saygı gösterirken bu farklılıklarınızı göz önünde bulundurarak davranır ya da davranmaz her ne ise.

"Casaret edemem" dediğinizi duyar gibiyim :) Bana sorsan ben de edemezdim... Hayat zaten bu büyük konuştuklarını sana bir bir yedirmiyor mu? Sana biiiir biiiir "bak işte hani yapamazdın naaaber cicim" diyerek hem de. Alay geçerek ve bildiğin ciddi ciddi dalga geçer gibi seninle yapıyor bunları. Devrik cümlelerimin farkındayım, hızlı yazıyorum çünkü ve bir şairin düz yazı yazması inanın bir çok kişinin yazmasından daha zor :) Düşündüklerimi yazıya dökmem, o kadar hızlı yazmamın imkanı yok ve böyle çıkıyor bazen kusura bakmayın :)

Hani derler di ya "İtalyanlar Türklere benzer" evet, bazı konularda evet kesinlikle. Ancak inanın İtalyan, Amerikalı vs vs farketmiyor biz Türk olduğumuz için ve Müslüman olduğumuz için inanılmaz farklılıklarımız var. Bağnaz biri olmadığımı herkes bilir. Gayet de çoğunlukla modern düşünceliyimdir ancak buna rağmen ayıplamadan " inanamıyorum nasıl yani gerçekten mi" dediğim durumlar oluyor... Dinimizden gelen bir korumazı kollamacı hal, bir erkek egemen hegamonyası izleri hepimiz taşıyoruz. Elimiz mahkum, çünkü istersen Ted mezunu ol istersen Bilkentlerde oku yine Türkiye de Müslüman bir ülkede yaşadığımız için kodlanmış bazı geleneksel davranışlarımız var.  Misal, sen, evet sana soruyorum, ne kadar modern olursan ol, sevdiğin kızarkadaşının eski erkek arkadaşı ile el sıkışabilir misin? Yada erkek arkadaşının eski kızarkadaşı ile? İmkansız... Yapılır ama offfff sonrasını seyir eyle :) kafanda kurarsın vs vs gelir de gelir :) O yüzden modernliğimizin altında ki Müslüman Türk'ü yok edemezdiğimiz ve çoğunlukla da bükülemediğimiz için farklılıklarımız önemli.

Sevgin, saygın ve özverin ile bunlar aşılacak şeyler ancak sorun denemeyecek kadar küçük olsalar da, kısmen sıkıntı olduğunu ve alıma sürecinin de uzun olacağını ütüraf etmemiz gerekiyor. "orada kızlar teklif ediyormuş" un ortasında kalınca sen "ama benn benn şeyyy" diye kekeliyorsun işte :) Komik değil mi :) bir düşün... Bir türk erkeği ya da türk kadını olmanın haklı gururnu yaşarken yaşam tarzımızın mutaassıp asla olmadığını ancak "dikkat" içerikli öpeler taşıdığının farkına varmış bulunmaktayım. işte böyle böyle uzuyor konu....

Hepimiz farklıyız, hepimiz değişik hepimiz ayrı ayrıyız zaten bu ülkede. Bir de işin içine başka farklılıklar girince puzzle biraz daha büyüyor. Ama zaman ve sabır ile duvarınıza çerçeveletip asacağınız şahane bir puzzle yaratacaktır. Aşkı da unutmamak lazım :))) 

PS: bir kaç gün önce, bir rakı sofrasında aynen bu konuları konuşurken dünyalar kadar sevdiğim biri, elinde çatalı ile rakı sofrasını mezeleri rakıyı işaret ederek "Damla sen buna alışıksın" dedi. Haydariye, ezine peynirine, rakı sodaya, arada rakı çayına, acılı ezmesine, kuzu şişine :)) Gülmekten öldüm :) Haklıydı. O zaman Türkçe öğrenilmesinden önce bence Rakı 101 alınmalı :) Yaz kızım... :)


Kendime Not! :)



Sevgiler DY.

Tuesday, 28 July 2015

Sabah lafları

uzun zamandır sabah güneşini görmemiştik.
şiir yazmayı bile unutmuşken,
gözlerim şiş uyandım yataktan.
uzun düşünülmüş bir gecenin ardından,
nasıl güzel geldi gün.
sana yazmaya çekindim.
uyuyorsundur belki...
"kart atarım"dedim.
Sevgiler...
diye eklerdim.
adresler vardı aklımda.
hangisine atacaktım peki?
ne zaman nerede olacaktın?
koşmak gerek bazen biliyorum.
yollar var aklımda.
saatler.
hani paylaşamadıklarımız.
Shakespeare bile anlatamıyor bazen,
diyeceklerimi.
susmanın bana yakışmadığını düşündüğüm o an,
kendi kendime konusuyorum,
hep çok konuşmuyor muyum zaten?

o kadar çok mektup yazdım ki sana.
bazıları hala aklımda.
her satırı.
bir çok lafı sözü, hepsi.
beklediğim onca andan birinde,
bir gün daha iç çekiyorum.
çok içten.
sayfalara sığmıyorum ben.
Anla!
anlamak aynı dili konuşmaksa,
sen gel,
gözlerinden öpeceğim en yakın zamanda.
kuşları uçurup,
susacağım,
o kadar çok şey var ki aklımda....


Sevgiler DY


Sunday, 26 July 2015

30'a 1 kala'dan sevgilerle

Merhaba!

Biliyorum uzun zamandır yazmıyorum. Sanırım birşeyler olmasını bekliyorum. Ve oldu da! Artık 29 yaşındayım! 30'uma 1 sene kaldı... Kendimi 30 yaşımda bambaşka düşünürdüm ve ne kadar uzun gelirdi. Şuan halimden memnun olmadığım anlamına gelmez ama ben hala hayallerimin peşinden koşuyorum. Koşuyorum!! Kimse bilmese görmese de koşuyorum.

Vel hasıl kelam; yine güzel bir doğumgünü geçirdim ve yine bir çok güzel insan varken çevremde olmasını istediklerim yoktu aslında. İnsanız... doyumsuzuz işte. Ne kadar açık değil mi? Ailem, dostlarım ve bol şarap ile geçti doğumgünüm yine bu sene. Güzel dilekler, güzel düşünceler ve muhteşemanılar ile bitirdim bir yaşımı daha. Geride çok güzel anılar bıraktım ki ben artık kötü anıları görmüyorum. Onlar benim için yoklar. İyileri hatırlamak güzel değil midir? Mantıklı olanı bu değil midir? Neden kendimize kötü anıları hatırlayarak acı çektirelim ki? Değil mi ama... Mantık mı dedi biri? :))) ben dedim! ve hemen geri alıyorum! :) Ailem ile geçirdiğim sakin bir yaz tatilinden sonra yeni okuluma başlamak için sabırsızlanırken bir yaşımı daha bitirdim. Damla bir yaş daha büyüdü! Bir yaş daha yaşlandı ve bir yaş koskocaman bir yıl daha olgunlaştı. Bir yaş daha hissizleşip bir yaş daha acımasızlaştı... Bu yazdklarımı keşke uygulayabilsem.. Keşke bir çok insan gibi ben de bencil olabilsem, keşke ben de bir çok insan gibi acımasız olup bir tek kendimi düşünebilsem. Kendimi anlatmaktan ve MUTLU OLURSAM DÜNYALARI MUTLU EDİYORUM gerçeğini bir anlatabilsem. Sıkılıyorum kendimi anlatmaktan insanlara. İnanmıyorlar bazen, anlamak istemiyorlar ve böylece daha çok hırçınlaşıp daha fazla agresifleşiyorum! Ah doğru bir yaş daha büyümüştüm! Bir yaş daha olgunlaştım.. Doğru.

Herşey anlattığım kadar karanlk değil tabi ki. Bunlar sadece benim kendi iç dünyamda bocaladığım saçmalıklar. Keşke kendimi bu kadar dinleyen biri olmasan. Keşke bu kadar duyguları ile boğuşan ve onlar ile yaşayan biri olmasan. Ah keşke... Deniyorum. Diğerleri gibi biraz daha taş kalpli olmayı deniyorum. Ağlarken sırf kendimi değil de karşımdakini düşünmemeyi deniyorum. Anlatırken kendimi ASLINDA SENİ DE SANA ANLATIYORUM ÇOCUK!'u dinletebilsem... Ah bir dinletebilsem. Ben babamın, annemin ve tüm ailemin sevgi yumağında büyüdüm. Kucaklarında uyudum, her gece babamın başını severek uyuttuğu küçük kızım. Dolayısı ile sevgi ve şefkat benim için kaçınılmaz. Ne kadar gösteriyorsam en az onun kadar geri almak da hakkım diye düşünüyorum. İnsanların bencilliklerinden ve anlayışsızlıklarından bu yaşımda sıkıldım. Bir yıl daha sıkıldım! Bir yıl daha bu dünyayı kötü yapanların insanlar olduğunu anladım. Biziz kötüleştiren, biziz zorlaştıran, biziz içimizden geleni yapamayan korkan! BİZİZ ASIL KÖTÜ! 

Dediğim gibi hayatım o kadar da kötü değil. Sevdiğim işi yapıp çocuklarıma ingilizce öğretiyorum. Ailem ve ben sağlıklıyız, çok şükür istediğimiz herşeyimiz var ve ayrılmaz bir aileye sahibim. Güzel ve keyifli dostlarım var. Herşeyimi anlatabildiğim ve herşeyimi korkmadan paylaşabildiğim. Ne mutlu bana! Ne kadar şanslıyım. Özlediğim şehirler ve insnlar olsa da hayatımın bir çok köşesinden çok memnunum. Arabamı yenileyemedim ya da neden boyum biraz daha uzun değil diye üzülmüyorum :) En azından sağlıklıyım ve en azından hayattayım! Ve bir yaşımı daha kazasız belasız atlattım :) kimseye bilerek isteyerek zarar vermeden kimseyi bilerek isteyerek incitmeden ve eğer yaptıysam bundan pişman olup özür af dileyip haklarını teslim ederek bir yaşımı daha bitirdim. İnsanların dillerinde iyi anılarak, asla kimseye kazık atmadan kimseye boyun eğip kimsenin günahına girmeden bitirdim bir yaşımı daha. Kimseye kendime laf söz ettirmeden ailemin boynunu kimseye karşı eğmeden bitirdim! Bir yaşımı daha bitirdim! 

İşte asıl huzur bu olsa gerek...

Ve bu sene öğrendiğim tek bir şey var; gerçek huzuru ancak ve ancak kendi içinde bulabilirsin. Başka birilerinde aramaya başladığın zaman onlarda kaybolup kendini kaybedersin. bulayım derken kaybettiğin huzuruna tekrar kavuşmak için kendini tekrar bulup kendine tekrar yetişmen gerekir. Ki çoktan senden önce yolda yürüyordur. Koş yakala! Zaman geçiyor. kimseye bağlama mutluluğunu huzurunu ve kendin ile mutlu ol! Ne kadar doğru değil mi? Bu büyümek mi dersiniz? Bu kocaman olmak mı dersiniz.... Ben hala babamı bir kaç gün görmesem özlüyorum, ben hala abimin yanında çocuk olup hala dedemden harçlık bekliyorum. Ben hala karpuzu elimle yiyorum, ben hala denizden korkuyorum, ben hala aşktan korkuyorum, ben hala aşık olduğumnda dönüştüğüm kişiden kokruyorum. Ben hala büyümekten korkuyorum... Daha önce de dediğim gibi "korkuların seni cesurlaştıranlardır"... Öyle mi dersiniz? korktuğumuz herşey başımıza mı gelir? Gelir... İşte o zaman kocaman olursun. Korktuklarını yaşarken kendini aslında olmak istemediğin yerlerde bulup çıkmaya çalışırken yorulursun. Yoruldukça büyür büyüdükçe korkarsın. Korktukça aslında hem büyür hem küçülürsün. Sonra bu kadar ironi ve paradoksun içinde boğulur kalırsın. Durup dersin ki " damla'cım bu kadar düşünüyorsun da ne oluyor? varabiliyor musun bir sonuca? varabiliyor musun bulabiliyor musun çıkış yolunu?". Çoğu zaman hayır. İşte filozofların ve yazarların da yaptımları budur. Şairlerin bil-hassa. Düşünmek ve düşündürmek... Çıkış yolu bulmasak da olur. Her zaman bulunur mu? arada kalamaz mı insan? Kalır... Kalmalı da. Merdivenleri çıkarken yorulmalı, karşısına bu yolda çıkanları iyi tanıyıp iyi analiz ederken insan oğlunu tanımalı ki kendinin de onlardan olduğunu ve aslında İÇLERİNDE EN DEĞERLİSİ OLDUĞUNU anlamalı...

Kendimi hem 14 yaşında hem de 40 larında hissediyorum çoğu zaman. Koşmaktan yorulmuş ama eve koşar adımlarla hala koşabilen bir çocuk, bastonuna zar zor dayanabilen bir yaşlı teyze. Yollar belli dostlar, hangilerini seçeceğiniz size kalmış. Zaman geçiyor. Bugün bir daha gelmeyecek. Yanlış insanlar ile yanlış yerlerde olmak ve BOŞ şeyler için özür dilemek için hayat çok kısa. Bodruma taşınıp organik tarımla uğraşın demiyorum; keza Bodrum keyif ve eğlence yeridir :); demek istediğim birbirinizi anlayın. Bencil olmaktan vazgeçin! Kendinize doğru olun, kendinize bile yaşan söylerken insanlar ile nasıl anlaşıp onaların size güvenmesini nasıl bekliyorsunuz? Comooooonnnnnn!:) imkanı yok!

Böyleyken, böyle. Hayat kısa, çılgınlar gibi yaşamak da bir çözüm. Sırt çantanı alıp ayağına en rahat ayakkabıularını giyip dünyayı otostop ile dolaşmak da var, aradığın şey her ne ise, kendi içinde bulup bunu seveceğin ve sevdiğin insanlara sıvamak da var. en güzeli aşk, en güzeli sevgi. Sen sev.. yeter ki severken kendin ol, yeter ki severken incitme yeter ki severken kırma. Yeter ki her yaşını doldurduğunda kimseyi bile isteye kırmış olma. Bu sıcak Temmuz akşamında olduğu gibi sıcaksa sıcak arkadaş! takma! soğuksa soğuk söylenme! keyfini çıkart her anın her dakikanın... Bir daha aynısı olmayacak...

Hayat çok kısa! Yanlış yerlerde olma!

Doğumgünümde yanımda olan ve olamayan herkese tekrar teşekkürler. Muhteşem dilekler ve muhteşem sevgi sözleri duydum yine. Demek ki güzel şeyler yapıyorum, demek ki insnları üzmüyorum. bu demek oluyor ki genel de üzülen kırılan ben oluyorum :) Hop fakir edebiyatı! :) tabi ki hayır. Yaşadığın herşey senin seçimin. Dolayısı ile kendi degerini bil ve yaşadığın herşey için sonunda "hakettim bunu" diyebil... Ne büyük huzur...


İyi geceler ve;

Sevgiler;

DY