DY

DY

Wednesday, 23 December 2020

içi dök

 herkesin bir yeri eksik oluyor işte. herkesin bir tarafı eksik oluyor... doldurmasını bilmek imkansız, bilesen bile bunu becerebilmek imkansız. ışıkları söndürmek gibi değil ki bu, yatağından uzanasın anahtara kapatasın ışığı. yok bu daha farklı. şu filmde ki gibi sildirebilsek keşke. sahi yapar mıydım? yine yapmazdım be! ah bu ben!!! 

bir evi terk ediyorsun, bir şehri terkediyorsun, büyüdüğün şehri hem de. dostların (artık hangisi kaldıysa), her sokakta ki anın, köşede ki kokoreççide ki anın falan hepsi orada kalıyor. elinin ucunda değil artık lamba gibi kolayda değil. çok daha uzakta... 

sonra diyorsun işte "belki başka bir hayatta" sonra devam ediyorsun "kesinlikle başka bir hayatta". ama kedi olmayalım lütfen :) anlatmam, konuşmam, ifade etmem lazım bunların hepsini. belki başka bir dilde, o da olur, ama anlatmam lazım. yaptırdığım dövme ölene kadar benimle diğer bir çok şey gibi ama tek dileğim bir diğer hayatta buluşalım, oturalım bir kahve içelim, anlatayım sana. oturup uzun uzun hem de... olmaz mı. 

şarkılarda kalıyor böyle. benimle sürüp gider bu böyle. sonra bedenimle ruhum ayrılır. belki o zaman bile sana selam yollarım. alır mısın selamımı? 

ben yollayayım da alırsan alırsın almazsan da senin hanene yazılsın :) 

sevgiler DY

geçmişe ziyaret

şimdi buradan geçmişe bakmak çok kolay bir o kadar da "buruk tebessüm". küçükken büyümeyi, büyüdüğünde de küçülmeyi istemek gibi aynen. oradayken ilerisi buradayken berisi gelir aklına. insan oğlu işte hep ulaşamayacağını ister. insanoğlu işte hep o bir şeyleri arar. 

olmaz ya, bir şarap tadı bir yeri bir anı hatırlatır. göz göze geldiğiniz anı hatırlatır. başka diyarlarda başka birini anarsın. anlamsızdır evet! hah işte! anlamsız olmasının sebebi aslında yıllar geçmesi değil, sen hayallerini yaşarken bu duyguların düşüncelerin içine girmiş olman. insan diyorum ya, doyumsuz. insan diyorum ya, bitirdim kafamda dediklerini bile hiç uçmamış kuşlar gibi yok etmeyi bilemiyor. nasıl olur ki sahi... duyguları, nasıl hissettirildiğini nasıl unutursun ki? ben hiç unutmadım bilmiyorum.. her anı hatırlayabilmek bir lanet gibi sankii bir taraftan da bir lütuf.

lütuf dersem rakı açmam gerekir bir küçük, yanında lakerda olmazsa olmaz, dil şiş de olur. evet aynen o eskiden hep gittiğimiz mekanda :) o yüzden lütuf demesek daha iyi. lanet dersem de çok üzülmüş olurum. atalarımdan getirdiğim iyi niyetimi ve iyi kalbimi kirletmiş olurum. ikisinin arasında gri bir yerde bu duygular. unutulmayan duygular beyince kalp arasında sıkışık işte. oradan gelen dalgalar kalbe vuruyor arada, hatırladığın kokular ile birleşiyor, gülen yüzlerle harmanlanıyor. ah biraz da rakı yada şarap olunca işte, renkleniyor o anılar. 

işte kalpten sekmiyor başka bir yere. vuruyor, vurduğu yerde güller de bitmiyor işin garibi. bıraktığı izi buluyor namussuz, sızlatıyor iyice. kaşınıyor, kaşımak istiyorsun yapamıyorsun erişemiyorsun bile oraya düşün o kadar derinde! 

sonra ufak bir damla gözyaşı oluyor çıkıyor. "nasıl yani nereden çıktı bu şimdi, alt tarafı bir şarkı" diyorsun. beraber söylediğimiz bir şarkı diyorsun! lanet bu işte tam burası lanet. buradan gittiğin yerler lanet olması lazım başka bir şey olamaz. saçma sapan işler işte. 

mutlusun, hayatından memnunsun ama geçirdiğin onca keyifli zamanı hatırlarken tatlı sıcak evinde içinden birden topuklularını çekip telefon trafiğinden sonra o uzun masalara oturmak geliyor, su yerine soda istiyorsun ya işte tam o an... akıp gidiyor sonrası. daldım, diyorsun yok bir şey. yüzünde kalan anlamsız tebessümü borçluyum ben bir çok yere zamana ve ruha. 

o sisli, terlediğimiz leş gibi içtiğimiz mekanların bile dili var bazen ki çoğu yıkıldı gitti bile. işte orada ki keyif orada ki mutluluk heyecan bir daha gelmiyor. bunun büyümekle de alakası var. büyüyünce her şeyi kaybediyorsun. tüm heyecan, sorumluluklar, acele ve tüm diğerleri işte! anla! 

kısa kısa yazamıyorum, geldikçe geliyor meret...bazen çok diyorum yaşanmasa mıydı, o zaman nasıl olurdu, ben nerede olurdum diye. çok soruyorum ve sonunda kocaman bir "iyi ki" geliyor. iyi ki demek birinin ardından on yıllar sonra bence çok gurur verici bir şey. herkese nasip olmaz. hem de hiç nasip olmaz! sen çok yaşa çocuk! çok uzun ve güzel yaşa... hep özlemle, çok özlemle. 

Thursday, 6 February 2020

zaman alıyorlar

zaman almıyor mu her şey?
herkez zaman almıyor mu?
bir resim, bir şarkı, bir şiir...
bir insan...
bir hikaye.
hepsi zaman alıyor, zamanını alıyor.
ve sonunda anlamamız da zaman alıyor bunların hepsini.

öylece kalakalıyorsun,
yağmur yağıyor,
kar yağsın diyorsun,
kar yağıyor,
ardından yine yağmur geliyor...
ama karların erimesi hiç zaman almıyor.
pamuk şeker gibi..
puf diye!
gidiyor...



06/02/2020
DY


kimse hiçbir şey

kimse beklemiyor
kimse de çağırmıyor
merak etmeyin
hiç bir şeye geç kalmıyorsunuz
herkes çoktan gidiyor
her şey çoktan bitiyor siz vardığınızda
olması gerektiği zaman olamamış her şeyin,
olmaması gereken zamanda olan her şey için,
bir sebebi var demez miyiz...
deriz ya,
beklemiyorsak,
çağırmıyorsak,
işte bu kada umursamaz bir şekilde deriz...
ağzımıza gelen her şeyi...


06/02/2020

eski yeni

nasıl başlanacağını bilmiyorsun bazen
uzaklarda bir ağacın üzerine yazılmmış iki harften mi,
yoksa uzun uzun geçen yıllardan mı?
bulamıyorsun bir yol,
bir işaret,
belki ufak bir taş...
hani daha önce bıraktıklarından biri belki.
ellerin hala sıcakken bıraktığın,
üşüyünce bir daha dokunamadığın,
dokunmak istemediğin,

işte bir başlasam, devam edeceğim.
hala sisin bulutların içinde gibiyim sanki...
bazen hala ayaklarım yere basmıyor,
bazen de hala yerin yedi kat altındayım.
çıkarken ellerim acıyor artık,
ayaklarımı da yere basacak kadar ağır değilim sanki.
bir şeyler var içimde anlatamadığım,
belki anlatmak istemediğim,

güldürmüyor da ağlatmıyor da,
patlıyor içinde bir şeyler,
çıkmak istiyor eskisi gibi,
tıkılı kalmış gibi.
üzerinde ne toprak var ne de gökyüzü
ağır kelimlerin altında hafifi kelimeler kuruyorum.
eski uzun meşakkatli kelimelerimi özlüyorum...

DY

06/02/2020