DY

DY

Monday, 26 March 2012

Damla-damlamak

BAHÇEDE 
Damla, kendini tamamlayınca damlar. 
Günlerin gecelere bağlanışında bir, Gecelerin günlere uzanışında iki, Birikmemi tamamlanmaktan koruyorum şöyle ki: 
önce bir şeyler yitiriyorum, somut şeyler, Çakmak, tarak, kalem, çanta, saat, para gibi Önemsiz şeyler. Alışkanlığım tükenmiyor Biriktirmeyi sürdürüyorum gene, Usanmıyorum. Biçimler, renkler, şişeler eskiler. Unuttuklarımı saymıyorum çünkü unutmuyorum. Azala azala yitmekten Bir de bütünlenmekten ötede Hüzünlü bir gecikme içine dalıyorum Yalnız başıma Özel yoluma sapıyorum.. Seziyorum, Birileri özenle bana bakıyor. Uykum kaçıyor, ne iyi diyorum, Soyut şeyler karışıyor yaşantıma. Elimi kesiyorum, kan akıyor, Gizliden gizliye seviniyorum. Öyle yalanlar saklanıyor ki gözlerime Canım acıyor, Deliriyorum; Seviyorum neden sonra anlıyorlar Acı acı seviniyorum. 
Gözüme ilişiyor, kulağıma ilişiyor, Görmemezliğe geliyorum, Duymamazlığa geliyorum, Düşünmüyorum, öteye itiyorum. Damlamıyorum. 
(...) 
Özdemir Asaf







Ağlamak demiş Özdemir Asaf...Biriktiriyorum ama dolmuyor, doldurmuyorum bilerek. Yenileri sayıyorum eskileri saymıyorum ve dolamıyorum demiş...Ne kadar güzel söylemiş. 


Ağlamaktan bahsetmek bile beni heyecanlandırıyor. Dünyanın en sulugözlü insanıyım ve dünyada ota b. a ağlayan o delilerden biriyim :) Mesela en son attan düştüğümde 13 yıldır at biniyorum ama ilk defa düşüyorum diye ağladım mesela, düşün yani...Ayrı bi delilik. Ağlamak bence şahane birşey, ben şahsen sevinçtende ağlarım mutluluktanda gözlerim dolar gururlanınca heyecanlanınca. Ülkeme uzun zamandan sonra ayak bastığımda ağlamıştım mesela. Bi sigara yakma ile eşdeğer kafalar aslında. Herkes ağlayabilmeki bence. Ağlamak çoğunlukla güçsüzlük ve bunun gibi şekillerde algılansada duygularıı fiziksel bir şekilde gösterebilmek ne kadar güzel birşey... 


Sevdiği adamın yüzüne gözlerine bakınca gözleri dolar ya insanın...Yada annesini özlediğinde, yada abisi evlendiğinde, arkadaşı "ben aşık oldum" diye aradığında (sık sık olmamak kaydı ile sonra büyüsü kaçıyor). Güzel şey değil mi?


Adım "Damla", abim koymuş bu ismi. Çokda sevdiğim ismimden mi bilmem bu şiiri sevdim ve seçtim paylaşmak için. 


Küçük tavsiye; ağlamak için patlamayı beklemeyin....


Sevgiler DY

Friday, 23 March 2012

Babalar ve Kızları

 Sabah Gazetesi okumam ancak internette gözüme çarptı paylaşmak istedim. Kızarkadaşlarım'a....Okurken gözleriniz dolacak biliyorum.

 Nar taneleri, kız çocukları

Salı günü haber saatine yakın atv'deydim. Erdoğan'ın (Aktaş) odasına girdim...
Az önce Afganistan şehitlerini uğurlama töreninin görüntülerini hazırlamışlardı. Boğazında bir yumruk, konuşmakta zorlanıyordu.
Sonra bir kâğıt uzattı bana, okumam için.
Bir baba olarak duygularını kâğıda dökmüştü. Ama nasıl derin ve içli biçimde! Kaptım elinden, "bu bende kalsın!" dedim.
Aşağıdaki yazı, sevgili Erdoğan Aktaş'ın işte o yazısıdır.

***
Kimse bana alınmasın. Kimse kızmasın bana. Özellikle de oğullarım. Hangisini birbirinden ayırt edebilirim ki? Evlatlarım onlar. Ama gelin görün ki kızım farklı. Yapabileceğim bir şey yok, O farklı. Biliyorum, ben de onun için farklıyım. Babayım ben. Babasıyım O'nun. O'nun babası. Kızım.
Çocuklar arasında ayrımcılık yapmak değildir bu. Kim ne derse desin. Kız çocukları farklı, erkek çocukları farklıdır. Kim ne derse desin. Kızım. Yoksa insanın evlatları arasından birini az, diğerini çok sevmesi değil. Mümkün mü? Şöyle yazıyordu okuduğum bir kitabın kapağında: "Nara sorun, hangi tanesini daha çok sever?" Durum tamamıyla bu. Hiçbirini diğerinden ayırt edemezsiniz. Edemem. Ama kızım farklı.
Bir kıyaslama da yapmıyorum. Ama kızım farklı. Kızım. Kız çocukları. Kız babaları. Kızım farklı. Kız çocuklarının babalarına koşması bile farklıdır. Nar taneleri, kız çocukları.
Odamdakilerle konuşurken, o görüntüyü gördüm. Tören bitmiş, askeri kurallar yerine getirilmiş ve artık onlar son yolculuklarına uğurlanacaklar. Yan yana tabutlar. Bir anda koşmaya başlayan kız çocuklarını gördüm. Babalarına koşuyorlardı. Kanım dondu. Durdum. Yüzüm düştü.
Hiç tartışmam, dünyanın en güzel görüntüsüdür, bir kız çocuğunun babasına doğru koşması. Her adımda saçları bir o yana, bir bu yana salınır. Yüzünde bir mutluluk! Kız çocukları böyle koşar babalarına. Dünyanın en güvenilir insanının kollarıdır koştukları. Kız çocukları böyle koşar babalarına. Gülerler. Kendilerinden emin. Kız çocukları böyle koşar babalarına. Sarılırlar. Sonra, baba mı o sevginin içinde kaybolur, yoksa kız çocuğu mu babasının kollarında, bilemem. Benim hissettiğim, tam bir kayboluş ve sonra yeniden varoluş duygusudur. Kız çocuğu, nar tanesi.
Onlar da öyle koştular babalarına. Ama son kez. Tabutlara doğru son hızla koştular. Bırakmak istemiyorlardı. Son kez sarılmak, son kez koklamak, son kez öpmek, son kez dokunmak istediler. Tabutlara sarıldılar, ölümün soğukluğuna, kâinatın en sıcak busesini kondurdular. Ağlayarak, parçalanarak.
Tabuta doğru yaklaştıklarında, isimleri aradılar eğilip. Yanlış tabuta, yanlış babaya, bir başkasının babasına sarılmamak için. Kendi babalarını aradılar. Kız çocukları böyle koşar babalarına, Hani denir ya, "Kimse kusursuz değildir" diye. Yanlış. Bir tek, bir kız çocuğunun babasına koşmasında kusur bulamazsınız. O kadar muhteşemdir. O kadar çarpıcı ve o kadar sonsuzluk dolu. Öyle koştular babalarına. Sarıldılar son kez. Babalar da kız çocuklarına.
Baba diye ağlarken, belki de bilmiyorlardı babalarının onları gerçekten duyduğunu, gerçekten hissettiğini ve gerçekten onlara da sarıldığını. Bir kız çocuğu babasına öyle koşar, babaları da böyle hisseder.

Haşmet Babaoğlu

Lana Del Rey and her VIDEO GAME

 She is at the age of 25 just like me but, when i hear her voice it makes me feel like im in my 50's and in an english pub listening an old, mature jazz singer....I really like her songs and really happy when Im listening her. Just wante to share....

Also good to know about her;

Elizabeth Woolridge Grant("Lizzy Grant") (born June 21, 1986), better known by her stage name Lana Del Rey, is an American singer and songwriter. She has been described as a "self-styled gangsta Nancy Sinatra",and cites Britney Spears,Elvis Presley and Kurt Cobain amongst her musical influences.


Swinging in the backyard
Pull up in your fast car
Whistling my name

Open up a beer
And you say get over here
And play a video game

I'm in his favorite sun dress
Watching me get undressed
Take that body downtown

I say you the bestest
Lean in for a big kiss
Put his favorite perfume on

Go play a video game

It's you, it's you, it's all for you
Everything I do
I tell you all the time
Heaven is a place on earth with you
Tell me all the things you want to do
I heard that you like the bad girls
Honey, is that true?
It's better than I ever even knew
They say that the world was built for two
Only worth living if somebody is loving you
Baby now you do

Singing in the old bars
Swinging with the old stars
Living for the fame

Kissing in the blue dark
Playing pool and wild darts
Video games

He holds me in his big arms
Drunk and I am seeing stars
This is all I think of

Watching all our friends fall
In and out of Old Paul's
This is my idea of fun
Playing video games

It's you, it's you, it's all for you
Everything I do
I tell you all the time
Heaven is a place on earth with you
Tell me all the things you want to do
I heard that you like the bad girls
Honey, is that true?
It's better than I ever even knew
They say that the world was built for two
Only worth living if somebody is loving you
Baby now you do

It's you, it's you, it's all for you
Everything I do
I tell you all the time
Heaven is a place on earth with you
Tell me all the things you want to do
I heard that you like the bad girls
Honey, is that true?
It's better than I ever even knew
They say that the world was built for two
Only worth living if somebody is loving you
Baby now you do

Monday, 19 March 2012

Left-Right Brain Lobes

Uzun yıllardır, insanlar arasındaki farklılıkları tamamen yetiştirilme tarzlarına bağlamışımdır. Okudukları okula, ailevi durum ve tutumlarına, onların yetiştirme ve düşünce yapısına. Ancak son yıllarda anladığım kadarı ile, evet bu değişkenlerde yani "sosyal" etkilerde var insanların kişilik, karakter ve tarzlarının yapılanmasında, ama bir faktörü unuttuğumuzu farkettim. Sağ ve sol beyin arasındaki fark...Kimi insanın sağ lobu kimininde sol lobu daha çok çalışmakta. ikisinide çalıştıran insanlar ise cidden "genious" adı verilen "so called: üstün zeka" olarakda tabir edilir olmuş. Çalışmalar göstermekte ki; genelde sanatçı, creative, üretken ve duygusal çabalar içindeki ve bunlara yatkınlık belirtisi gösteren insanlar "right brained" olarak, matematiksel, mantıksal, sayısal, aritmetik yada analitik hallerde olanlar ise "left brained" olarak tabir ediliyor. Hatırlatmam gereken bir detay daha var, henüz tam olarak araştırmamam ile birlikte, bu left-sol right-sağ beyin lobu çalışma düzeyinin sağlak ve solak lık ile bir alakası olduğunu sanmıyorum. çünkü bilindiği üzere loblar tam çapraz manada hükmetmekteler vücudumuza. Tam terside olabilri yani kafalar karışmasın. Vel-hasıl kelam, konu değişik ve ilginç. İnsanların hayata bakışları ve düşünce tarzları hatta hatta iş seçimlerinde bile çok önemli bir değişken olan beynimiz ve çalışma potansiyelleri böyle...tabiki daha detaylı araştırma ve bilgilendirme isteyen bir konu ancak gerisini siz araştırın ve unutmayın sen sanatsal, duygusal bıdıbıdı vs vs isen diğer taraf ile anlaşman biraz daha zor olacaktır...unutma :) annem ve babam gibi mesela ; babam doktor hemde genel cerrah (aslında duygusalda adamdır ciddi boyutta o ayrı konu) annem ise ressam sanatkar sanatçı vs vs :) en güzel anlatabilmek için bir diyalog;
Emel: Erdal, ameliyat yaparken hiç düşünmüyormusun onunda bir canlı olduğunu canın yanabileceğini kan fln ayyy hiç kötü olmuyormusun??
Erdal: Emelciğim ne alakası var? yeşil örtülerimiz var ya bizim, hıh işte onlardan örtüyoruz hastanın üstüne, ilgilenceğim yer içinde bir parça kesiliyor örtüden bir delik yani. orası ile iligleniyorum sadece :) yüzü gelmişi geçmişi vs vs pek alakadar değilim....

diyor :)

Ayrıca bir reklam kampanyasında çokda "creative" olarak kullanılan bu konu ile ilgili resimleride koyuyorum bence çok çok ultraaaaaaa hoş olmuş.



Bence araştırılmalı ve ciddi anlamda insanlar böylede yargılanabilmeli. Yani kızlar eğer bir mühendis yada doktor ile beraberseniz; -niye beni anlamıyoooooooooooo diye ağlaşmayın. Çünkü gerçekten biyolojik ve yapısal anlamda zor imkansız hatta banze :) Memocana değil lafım sakın yanlış anlaşılmasın. O iki lobunuda kullanabilen nadir insanlardan biri. And he is mine :)








Sevgiler DY.

Enstantene

Başo bugün kızdı; "insan benim gelişimle ilgili yazar püü sana" diye. Bebeğim sen her geldiğinde ben olanları, duygu selini fln yazsam cidden insanlar bizi manyak sanarlar. deli sanarlar. işin içinden çıkamazlar:) şaka şaka. o bu değilde, cidden bu cmts sanki başonunda dediği gibi "old school" havalarına girdik. akşam ailelerle gece sohbet eşliğinde blush. "buz alabilir miyiz?". eskiden blush mı içerdik kardeşim :) hı allah aşkına :)))) blushmış! abicim sen bize bi kadeh kırmızı getir.- ne olsun? -ne mi olsun? ya sen getir bişiler işte. - kızım onu bunu bırak aslan "gafa" burda -hadi cnm! esasss zeki müren burda!-ay dur şaka yapıosun yanında ki kim? -bilmiyorumda bildiğin 90lı fln ufacık kız -hahahahahaha. hala gülüyorum :) tabiki konuşmanın başı böyle değil. hep bohemdik hep bohem kalacağız bilmeyen öğrensin. her ne kadar "şarküteri" kelimesini kullansak ve "ben bu kızı yolarım"ı bol bol telafuz etsekde biz hep "WASP"dık WASP kalacağız :) (white anglo-saxon people) :) öğrenin artık bu tür jargonları. "Creme de la creme" gibi mesela. yani krema tabakasının da krema tabakası. onun onunda üstü :) hahahaha o bu değilde, keşke hep bir arada kalabilsek eskisi gibi diye düşünmüyor değilim bazen. Londraya gitmem milad mı oldu ne acaba? Başo istanbula gitsin hayatımızı düzene sokalım diye diye öldük ama keşke o zamanlarda kalabilseydik. geçen bloglarımda haftalık programımızı yazmıştım zaten okuyanlar bilir :)(bknz: damlaylmz.blogspot.com/2011/08/bir-varms-bir-yokmuuuuuuuusssss-damla.html) . keşke keşke demicem yine sadece güzel bir gülümseme ile hatırlayacağımız ne gadaaannnnnn güzel zamanlarımız oldu. kimsecikler yoktu o zaman ne sen vardııın ne diğerleri :) şimdi iş var güç var sevgililer var erken yatmalar var adam olmak var olgunlaşmak var sessizleşmek var ciddileşmek var... tabi bu birimizden birinin bekarlığa vedasında "mykonos" a gitmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Mesela duyguş? önce sen? :) belli olmaz her an gökçede gidebilir mi acabaaaa :) -gökçe o ne kızım? -hahaha tifanny co bebeğim :) -onur:hı hıııııı tabi tabi arabayı sattım evi ipotek ettirdim kredide çektim. -lehfşlsandfoıqhğw :) seviyorum sizi. hepiniz hep mutlu olun. ama başodan ümidim daha fazla var. artık onun bir erkekiiiiii varrrrrrrr kek gibi bişi zaten :) arbyjaaaannnnnn. o biiirrrrrr amerikan kkkkaaaaaakuruuuu :) of cıvıdım.

neyse kısaca hayat kısa gençler, kendinize dostlarınıza zaman ayırın. mal gibi yaşamayın kim ne der diye düşünmeyin arada bir. arada bir sapıtın delirin arada bir için saroş olur. eve kimse bırakmazsa yatarsınız kardeşim bir köşede. hiç olmazsa gökçeyi ararsınız hızır acil yetişir. 

bakalım bi kaç yıl sonra neler neler bize tat vermeye başlıcak.

Ahmet: abi kürkümün üstüne oturma lütfen
Ömer: allah seni kahretmesin ya! olum cadillac ımı getir bayideki test sürüş arabasını aldımda plakada "sür beni" yazıo takılma sen ona
Mustafa: kardeş o ilaç olmaz sen şunu al ama yatmadan yani dişlerini çıkarttıktan sonra al mutlaka yoksa apse yapıo.
Başak: kızzzaaaaam arby'nin torunu vardı ya geçen gün tuvalate çişini yaptı kihkihkih
Gökçe: yaa evet evet banada oldu biliyorum geçen gün yolda yürürken x i gördüm sandım baktım oğluymuş :) o gudubet kadınla evlendi ya işte çocuk çirkin olmuş
Onur: bi jeep buldum 2011 model ama çok kıyak! nostalji olur arada bi gezeriz diye alayım diyorum?
Duygu: o çantayı istiyorum! bizim çocuğun okul masrafları var ama olsun istiyorum!
Arda: sen ne istersen balım aşkım :)
Fatih (a.): bebeğim biz hep böyleydik sen ne sandın! dostlar bu akşam hangi balıkçıdayız. hı tmm olsun ben şöförü yollarım tekerlekli sandalye alıyor limuzin. problem yok. 
Ali berk: offf berkin biraz elit ol kanka ya! yeter aq. kimse gelmezse ben gidiyorum bir kere geliyoruz dünyaya, biletleri aldım yrn akşam sait tropez'de olucam gemi ile. gelen gelir. 
Mert-Duygu: biz ankaraya gelioruzzzzzz ama o eskiden gittiğimzi köy kahvaltıcısına gidelim de nostalji olsun :)
Abdullah- Belde: aşkım marsta yaşıyor olmasaydık şimdi damlaların yazlık evine gidebiliridik! hala 3,5 saat sürüyor yolculuk.! artık gençde değiliz...of. tuğçe aradı bu arada haftasonu geliyorlarmış.
Onur Kılıç: Arkadaş neymiş bu avukatlık yahu! hala koşturmaca. ama önümüzdeki haftasonu raftinge gidicez dimi aşkım? kesin gidelim ben vitamin pack imi aldım yani merak etme çok yormıcaz bünyeyi. adrenalinn yeeeaah!
Damla kayaalp: kızlar bir alet buldum allah sizi inandırsın gençleştiriyor, masrtan getirttim ama! montajda bedavaydı.  dkda 10 sene? nasıl?

Memocan: evde dvd seyretmek istiyorum ama dvd bulamıyorum artık hologram filmlerde eski tadı vermiyor! 

Damla: ben londradayken inanırmısınız self-check out lar vardı marketlerde! inanamazsınız! şimdilki gibi "sanal" alışveriş yardımcısı yoktu tabi ama çok daha pratik ve kullanışlıydı bence.



Zaman geçiyor, korkmayın henüz yaşlanmıyoruz. büyüyoruz. ama yaşlanacağımız zamanlarda gelecek, o zaman düşünürüz. yinede şimdi vaktinizi güzel huzurlu ve eğlenceli geçirin. bir daha 25 lerimizde olmıcaz.



çok çok sevgiler :)

DY

Wednesday, 14 March 2012

HADİ SENDE YAP! derin derin yaz :)

söylemem gerekenleri aslında en az kelime ile anlatmak, en bilinen en akıla elen en çok kullanılan kelimeleri akla gelmicek bağlantılar kurarak bir araya getirmek aslında istediğim. mesela; deneyelim.

öylesine kelimeler yazıyorum etrafımda şuanda gördüklerimi; koltuk nar kedi ayna resim lamba yastık.
Tamam şimdi bunlardan olabildiğince içsel olabildiğince basit! birazda melankolik birazda hayatınızdan birkaç yapabiliyorsanız bir kelime oluşturun. ( 3dk)

(comment olarak yazabilirsiniz....) :) yada aynısını siz yapabilrsiniz, sıradan kelimeler yazıp deneyerek. sona belki onlardan başkaları şahane şeyler çıkartır? hadi!








Kalan,olan,durum,adım

Uzun zaman ayrı kalınca insan sevdiklerinden, üstünden yıllar geçsede o günlerin, insan hissettiklerini unutamıyor bir türlü. en ufak bir anımsama bile içini acıtıyor insanın telaşlanıyorsun heyecanlanıyorsun. aynı sanıyorsun ellerin titriyor. sonra dudaklarını büküyorsun, ağlamaklı oluyorsun. sonra iki kocaman kol sana sarılıyor anlından öpüyor...için ısınıyor. geçiyor....

Çok ayrı kalmıştır sevdiklerinden....çok....çok yanlız kalmıştır kocaman bilmediği yerlerde. tutunmaya çalışmıştır, çalıştıkça daha çok kaybetmıştır. kaybettikleri onun için çok çok önemli sanmıştır, hırs yaptımıştır. yanlış şeylere yanlış durumlara yanlış olasılıklara....sonra geçti herşey sanarsın. 1.tekil şahıs olarak devam eden hayatına. 2.tekil kişiler olursun dostlar ailen sevdiklerin. evinde huzur bulursun. kalbin bedenin hayallerin yorgundur. günbatımları daha bir anlamsızdır ama, yada mum ışığı fln dendiğinde aklına gelen tek şey elektrik kesintisidir. şiir bile yazamazsın, bilirmisiniz o duyguyu? eline kalemi kağıdı alamamak? şarkıları sadece uyaklı dizeler olarak algılarsın ya, işte tamda öyle zamanlar kovalar seni.

Sonra, sigara dumanlı, bol gürültülü, bol ışıksız bir yerde birini görürsün. öyle bir efekt olur ki, hayal et mesela, yuvarlak masa düşün. etrafında insanlar, bir tek insan düşün onun dışındakilerin kaybolduğu bir an hayal et. elin ayağın dolaşır. dolaşırken terler, heyecandan saçmalarsın, ama işte o an sensindir. en çok sensindir. ne zamandır olamadığın sensindir. yıllardır aylardır asırlardır olamazdığın sensindir o işte. alkol mü? bolca vardır hemde. ben whisky içiyorum, buzsuz. belki biraz soğuk soda... ruhunun ruhuna bulandığı an. tuttuğu elin sanki senden bir parça değildir :) kalabalıktır etraf kimse görmemiştir o detayı sen biliyorsundur :) saklamaya çalışırsın, yüzünde anlamsız bir tebessüm vardır ama :) ne tuhaf...hiç hissedemeyeceğini düşündüğün asla kendin olamayacağını hissetmiştin ya, oldun...uzun zamandan sonra ilk defa kendin oldun.

Aşık olduğum adamı seviyorum ben. Sevdiğim adamada aşığım. herkesin söylediği desteksiz myth ler vardır ya hani bıdıbıdı ise bıdıbıdı değildir diye...herkes kendine göredir inan bana. ben ona göre o bana göre sen ona o ona. gibi. ne zaman ki birini; iyimidir acaba diye düşünmeye başlarsın -nerede kiminle den önce, o zaman otur bi sigara yak bence. çünkü büyük ihtimalle hayatın boyunca ilk defa böyle hissediyorsun. ikinci çünküm oluyor ama; çünkü herkes hayatında bir kere yaşar bu duyguyu. egolarından sıyrıldığın andır o an. hayallerin değilde umutların konuşur o anda, "kadınım" girer devreye. bir demet kır çiçeği bile dünyanın en güzel hediyesidir. en güzel kokusudur o.

savunmasız olduğun anlar gerçek değildir unutma. yada "survive" psikolojisindeyken sen sen değilsindir.ama unutma o durumlarda bile sağ kalabiliyorsan her ne ise yaşadığın gerçektir dostum. aklına yaz; Tanrı herkesi, her ilişkiyi, her türlü dostluğu sınar. sınavdan sınava sokar. dener ölçer...der ki; sende ölç sende tart evladım. bak bakalım doğrumu bak bakalım sağlammı diye. bazıları kurtulur sağ çıkarlar bazıları ise zamanın gerisinde kalıp bir ikinci el dükkanında satışa mahkum edilirler. sonrası ne biliyormusun? sadece kapaklarına göre yargılanırlar, alınırlar yada alınmazlar. çok para eder bazısı...eminim.

nerden nereye geldim yine...çok şey düşünüp bu kadarcık yazmak beni üzüyor. daha fazlasını yazmam lazım daha fazla anlatmam lazım. iki kelimeyi anlatırken sayfalara mal etmem lazım. saçma sapan boş blog yazarları gibi değil hayatın ta kendisini yazmalıyım aslında. evet evet aynen böyle demelisin, tabiki vitrinde gördüğün bir elbise için değil. yada "dost acı söyler" gibi yüzeysel ppppfffff sıkıcı kalıplar gibi değil. daha derin.....bir çok kişinin anlayamayacağı ama anlayanlarında ruhlarında yer açan bişiler yazmalıyım....

ruhumda yer açılması için aslında benim bir şey okumama pek gerek yok. okuduklarımsa, yani bilmem "didnt touch my feelings" yada "didnt make sense". neyse diyeceğim şu ki; başından beri gelmek istediğim nokta;


kimse hiç bir şeyi unutmuyor. acı olansa yaşandıklarından getirdiği mirasları beyninde saklaması aslında. bu sevinçler olmuyor genelde. yada illaki aşk ilişki bağlamında saklanan şeyler olmasıda gerekmiyor. yaşanan herhangi bir şey herhangi birşeylerde olanbilir. genele yayalım lütfen....ne diyordum; unutmuyor. insan unutmuyor. olan şu, sevdiğim adam benden fiziksel uzaklaştıkça, güle güle iyi yolculuklar lafını kullandığım an itibariyle ben, ben damla, damla yılmaz, emel ve erdalın kızı damla yılmaz, tedirginim....neden? iki üç gün neyi değiştirecek? aksine özleyeceksin daha güzel değilmi? onu özlemek bile güzel değil mi? onu (vurgu onu da) özlemek güzel...yoksa özlemek hiç güzel değil dostum inan bana.  ben mi? bana zor mu? herkesi özlemek zor bana. herkesi herşeyi her yeri özlemek artık çok zor bana.

Tanrım, daha büyük özlemler, geri dönmeyecek özlemler vermesin. Tanrım kimseyi sevdiklerinden uzakta yaşatarak sınamasın. daha çok uzun bir ömrüm var ama kimse bilmez yüksek pencereli bir evde pencerenin önündeki çıkmada otururken neler düşündüm, ne umutlarımı ne hayallerimi yitirdim. Ama dedim ya; o ben değildim. sınanırken dönüştüğüm başka bir zihindim...başka bir kalp başka bir akıl.

Yazmak kolay, kolay olduğu kadar güzel. sevginin tadını tadamıyorsun ama sevgine dokunurken sevgini okuyup duyabiliyorsun. yada hüznünü yada özlemini endişelerini. bence en önemlisi güzel olanlar, mutluluk verenler...acı hep var dostum.

Sevgiler DY.

Friday, 2 March 2012

Hint felsefesinin 4 kuralı

KURAL 1: "Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.

KURAL 2: "Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile
değiştiremeyiz. 'Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir."

KURAL 3: " İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.

KURAL 4: "Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun
bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir."