Babalar ve Kızları
Sabah Gazetesi okumam ancak internette gözüme çarptı paylaşmak istedim. Kızarkadaşlarım'a....Okurken gözleriniz dolacak biliyorum.
Nar taneleri, kız çocukları
Salı günü haber saatine yakın atv'deydim. Erdoğan'ın (Aktaş) odasına girdim...
Az önce Afganistan şehitlerini uğurlama töreninin görüntülerini hazırlamışlardı. Boğazında bir yumruk, konuşmakta zorlanıyordu.
Sonra bir kâğıt uzattı bana, okumam için.
Bir baba olarak duygularını kâğıda dökmüştü. Ama nasıl derin ve içli biçimde! Kaptım elinden, "bu bende kalsın!" dedim.
Aşağıdaki yazı, sevgili Erdoğan Aktaş'ın işte o yazısıdır.
***
Kimse bana alınmasın. Kimse kızmasın bana.
Özellikle de oğullarım. Hangisini birbirinden ayırt edebilirim ki?
Evlatlarım onlar. Ama gelin görün ki kızım farklı. Yapabileceğim bir şey
yok, O farklı. Biliyorum, ben de onun için farklıyım. Babayım ben. Babasıyım O'nun. O'nun babası. Kızım.
Çocuklar arasında ayrımcılık yapmak değildir bu. Kim ne derse desin. Kız
çocukları farklı, erkek çocukları farklıdır. Kim ne derse desin. Kızım.
Yoksa insanın evlatları arasından birini az, diğerini çok sevmesi
değil. Mümkün mü? Şöyle yazıyordu okuduğum bir kitabın kapağında: "Nara sorun, hangi tanesini daha çok sever?" Durum tamamıyla bu. Hiçbirini diğerinden ayırt edemezsiniz. Edemem. Ama kızım farklı.
Bir kıyaslama da yapmıyorum. Ama kızım farklı. Kızım. Kız çocukları. Kız
babaları. Kızım farklı. Kız çocuklarının babalarına koşması bile
farklıdır. Nar taneleri, kız çocukları.
Odamdakilerle konuşurken, o görüntüyü gördüm. Tören bitmiş, askeri
kurallar yerine getirilmiş ve artık onlar son yolculuklarına
uğurlanacaklar. Yan yana tabutlar. Bir anda koşmaya başlayan kız
çocuklarını gördüm. Babalarına koşuyorlardı. Kanım dondu. Durdum. Yüzüm
düştü.
Hiç tartışmam, dünyanın en güzel görüntüsüdür, bir kız çocuğunun babasına doğru koşması. Her
adımda saçları bir o yana, bir bu yana salınır. Yüzünde bir mutluluk!
Kız çocukları böyle koşar babalarına. Dünyanın en güvenilir insanının
kollarıdır koştukları. Kız çocukları böyle koşar babalarına. Gülerler.
Kendilerinden emin. Kız çocukları böyle koşar babalarına. Sarılırlar.
Sonra, baba mı o sevginin içinde kaybolur, yoksa kız çocuğu mu babasının
kollarında, bilemem. Benim hissettiğim, tam bir kayboluş ve sonra
yeniden varoluş duygusudur. Kız çocuğu, nar tanesi.
Onlar da öyle koştular babalarına. Ama son kez. Tabutlara doğru son
hızla koştular. Bırakmak istemiyorlardı. Son kez sarılmak, son kez
koklamak, son kez öpmek, son kez dokunmak istediler. Tabutlara
sarıldılar, ölümün soğukluğuna, kâinatın en sıcak busesini kondurdular.
Ağlayarak, parçalanarak.
Tabuta doğru yaklaştıklarında, isimleri aradılar eğilip. Yanlış tabuta,
yanlış babaya, bir başkasının babasına sarılmamak için. Kendi babalarını
aradılar. Kız çocukları böyle koşar babalarına, Hani denir ya, "Kimse
kusursuz değildir" diye. Yanlış. Bir tek, bir kız çocuğunun babasına koşmasında kusur bulamazsınız. O
kadar muhteşemdir. O kadar çarpıcı ve o kadar sonsuzluk dolu. Öyle
koştular babalarına. Sarıldılar son kez. Babalar da kız çocuklarına.
Baba diye ağlarken, belki de bilmiyorlardı babalarının onları gerçekten
duyduğunu, gerçekten hissettiğini ve gerçekten onlara da sarıldığını.
Bir kız çocuğu babasına öyle koşar, babaları da böyle hisseder.
Haşmet Babaoğlu
No comments:
Post a Comment