Bugün sevdiğim birşey hakkınd ayazmaya karar verdim. Üzgünüm herkese hitab etmicem ama sanırım geç bile kaldım diye düşünyorum.
Sanırım 7-8 yaşlarındaydım Atlı Spor klübünde tenis deslerine bşlamıştım yazın oyalanmak için. Annem saolsun...Sabahtan akşama kdr o küçücük boyumla tenis oynuyordum. Tartan kort hep ayakkabılarımızı kırmızı yapardı ya hani öyleydi işte. Ter içinde eve gitmek zaten bir ölümdü ama çokda güzel dostluklarım olmuştu. O yaşta bu kdr güzel sosyalleşebilmek şahaneydi. Toplarımı hep kaybeder her gün eve gittiğimde raketimin neresinin çizilmiş olduğunu bakardım, eeee dunlop du titanium olmasada:) Ankaralılar Ankara Atlı Spor'u bilirler. Çiftlik kavşağının azıcık üstünde Binicilik İhtisasın bir altındadır. Yani bizim eve yaklaşık 10 dk yürüme mesafesi oluyor. O zamanlar Ertürk abimle gidip gelirdik bazende annem alırdı. Ertürk ile giderdim çünkü bi kaç ana yol geçmem gerekiyordu o kadar da değil dendi ve beraber gitmeye başladık.
Neyse, zamanla öğle aralarımızda klübü keşfetmeye başladık bacak kadar boyumuzla. Sonra bir baktım ki kocaman bir açık manej! Yanındaki lokalde yemek yerdik genelde ve balkonları açık maneje bakardı. Sosislimi yerken genelde manzaram engel atlayan güzel estetik atlar, güzel kızlar ve güzel erkeklerdi :)))) Gel zaman git zaman bir gün anneme babama "ben at binicem" demişim...Ve at aşkı başlamış...O saatten sonra hep at çizmişim insandan önce at çizmek istemişim. At belgeselleri izlemişim, ilkokulda ilk ingilizce ödevim bile bir biniclik dergisini eleştirmek olmuş, falan öle bir kafa...
O bu değilde, bence atlar dünyanın en asil en vakur ve kişilikli hayvanlarından. Duygusallar, soylular ve insanın medeniyetler öncesinde bile en iyi dostları. Biliyorsunuz....İşin kısası bu "adorable creatures" (bence ancak böyle anlatılıyor) - mükemmel varlıklar ile tanışmam böyle olmuş. Tenis ve biniclik uzun zaman beraber götürdüm yıllarca hatta. Lise zamanlarında sağ dizimde kıkırdak erimesi olana kadar... Doktor: iki ters kasları çalıştıran sporu aynı anda yapmışssın ya o ya o Damla.!! Daha az at biner oldum daha fazla tenis oynamaya başladım. Çünkü cidden dizlerime çok yük biniyordu ve ciddi ağrılar çekiyordum lisede. Sonra zaten üniversite ve sağlıksız yaşam...
En son geçenlerde, bi yılın ardından at binmek isteyincede düştüm zaten...13 yıldan sonra ilk defa. Ki Atlı Sporu eskiden bilenler "Baran" ı da bilirler...O bile düşürememiştir beni düşünün yani...Velhasıl kelam, binicilik sporu bence dünyanın en güzel sporlarından biri...Hayvan ile yapılıyor, onunla iletişimdesin, etkileşimdesin ve gözlerinle dokunarak onunla iletişim kuruyorsun. o senin istediğini yapmıyor aslında unutma bunu. Hiç bir zorunluluğu yok sadece "loyal"lar...Mükemmeller ve merhametliler...İstediği anda ortalığı birbirine katıp kaçıp gidebilir. Çokda büyük hasarlara sebep olabilr ancak yapmıyorlar..korkularından mı? sanmam.
Bir elma parçası bir havuç parçası ve biraz şeker o mükemmel hayvanın seni ömrü boyunca hatırlamasını sağlıcaktır. Burunlarının yumuşak derisinide sen unutamazsın hiç bir zaman. Hayvan sevgisi sadece kedi köpek olmasa gerek...O kimine göre pis kokan ahırlar benim için cennet gibi..Hala arada bir Atlı sporun yada Binicilik ihtisasın lokaline gidildiğinde içim sızlar bir üzülürüm nedense daha sık yapamadığım ve hayallerimin peşinden bu kadar kısa koştuğum için. Klübü ve havasını bana kattıklarını asla unutamam. Kerami hocamıi bana hediye ettiği Tog'u, Dalyanı ve Espartoyu...Ordaki dostluklarımı...
at binmek hayat gibidir...Üç seçeneğin vardır, ya hiç mahmuz kullanmazsın baldır ile yürütürsün (dörtnala çıkmak bilindiği gibi hayvana daha hızlı vurmakda değildir ayrıca), ya yuvarlak mahmuz kullanırsın hayvan metalin soğukluğunu hafifi hisseder ama canı acımaz yada bazıları gibi canını yakacak sivri mahmuzlardan kullanırsın...Zorla yürütürsün, can yakarsın. Seçim senin...
Sevgiler DY.
No comments:
Post a Comment