DY

DY

Wednesday, 27 November 2013

At binmek

Sadece bir spor mu? 


At binmeye başlama hikayem garip başladı aslında. Sene 1994, Ankara Atlı Spor'da tenis derslerine gidiyorum yazları. O sıra küçüğüm ve derslere kuzenim yani Ertürk abim ile gidip geliyoruz beraber. Çok keyifli. Hocalar biraz gaddar ama şahane geçiyor günler. Her gün gidiyoruz. Sabahtan öğlene kadar tartan kortun içinde toz kum ve güneş :) Çoğu zaman güneş bile geçerdi başımıza. sürekli başımızdan aşşağı litrelik sular dökerdik :) Allah'ım....Perişan halde eve dönerdik. Öğlen aralarımız olurdu, Atlı Spor'un lokalinde o zaman kantin var. Sosisli falan yerdik patates cipsi ve kola... ellerimizde yemekler Atlı Spor'daki atları görmeye giderdik. Gide gele gide gele yıllarca, o hayvanlara aşık olmaya başladım. Zamanla havuç ve şeker kaçırmaya başladım lokalden atlara vermek için. Onlar ile tanışmam o aralar oldu... Ardından anneme ve babama "ben ata binmek istiyorum" dedim. Hay hayyyyy sultanımız :) Sonraki yaz at binmeye başladım.

Yazdı yine, Kerami hoca ile tanıştım. Grup derslerine katılmaya başladım. Derslerden 15 dk önce bütün öğrenciler atlarını seçerdi. Önce gelen genelde Dalyan'ı kapardı... Bense ya onu seçerdi ya da Baran'ı. Kerami hoca bize önce düşmeyi öğretti. Sonra atın üstünde dengede durmayı. Nasıl bir sıra değil mi... Atı sevmeyi, onlara nasıl davranılacağını ya da nasıl davranılmayacağını gösterdi, öğretti. O beni eğitti, öğretti ve atı sevdirdi. Daha çok sevdirdi. Bana ilk tog'umu o hediye etti. Ahırların yanında bir oda vardı, odada da bir sandık. Hazine sandığı gibiydi. Açınca parlardı sanki :) Şimdi o tog küçük bir binicide... Hatılarımı o ufaklık büyütüyor. Kocaman oluyor... İlk defa hatırlıyorum engel atladığım günü. Kapalı manejin önünde çitlerle çevrili lonj bölümü vardı. Eskiden binenler hatırlar. Orada yaklaşık 30-40 cm lik bir maniyi ben, Kerami hoca ve Dalyan atlamıştık. Nasılda güzel anavan yaptığımı herkese söylemişti :) övüne övüne.. Ne de olsa onun öğrencisi onun gururuydum....

Gel zaman git zaman işte burdayım. Hala aynı yerde hala aynı zevk ve heves ile koşa koşa gidiyorum. Eskidende dersimin olduğu günden bir gece önce uyuyamazdım heyecandan. Hala böyle...Sevdiğim bütün herkes ile paylaşmak geliyor içimden bu keyfimi. Paylaşmak istiyorum bu harika fenomeni. Bir hayvan, bir canlı ve bir insanın mükemmel uyumunu. Hiç bir yerde göremeyeceğiniz o ahegi...

Şimdi her klübe gittiğimde, içimdeki ufak çoçuk tekrar çıkıyor. Dakikalarca beraber çalıştığımız ata bakabiliyorum. Dakikalarca seyrediyorum. Nasıl bir his biliyor musunuz? bir canlı ile dakikaları paylaşmak? Ne kedi gibi nede köpek. Konuşmasanızda anlaşabiliyorsunuz... Seni anlıyor. Canın sıkkınsa o da huysuzlanıyor, sana bazen de daha fazla sokuluyor. Mutluysan o senden daha heyecanlı ve keyifli oluyor. Üstüne bindiğinde "bugün canım sıkkın, anla beni" diyorsun içinden ve sana dünyanın en güzel hediyesini veriyor, sevgisini, özverisini, asaletinden bir parçayı ve ömründen bir kaç saati... Sonunda beklediği karşılıksız sevgi ve belki bir parça havuç :)

İleride çocuğum olur ise, kız yada erkek farketmez, ilk yapacağı spor at binmek olacak. Onları sevmek, onlara dokunmak ve o büyük hazzı hissetmek olacak.

Herkes bu keyfi almalı, tatmalı... korkmayın demeyeceğim, çünkü korkun hafiften, önlemlerinizi alın,tekniğinizi düzeltin. Sonrası gelecektir... Bir atın kalbini kazanmak ve seni orada o aynı saatte bekliyor olduğunu bilmek dünyanın bütün aşklarına dünyanın bütün sevgilerine bedel oluyor. Seni bekleyen biri oluyor ya orada ve inanın ölene dek sizi bırakmıyor... Gideceği yer yok, ahırında sizi bekliyor oluyor...

Gerçek aşk orada benim için....


Sevgiler DY.







Monday, 25 November 2013

okunamayan, uçamayan

okumayacağını bile bile yazmak,
okyanusa ufak bir şişe mektup bırakmak gibi.
kim bilir kim anlayacak duyacak sesini.
içtiğin çay kadar açık denizlere bıraktığım...
Bıraktım, evet.
bırakmıştım....
aceleciydim,
bilemedim,
çeresizdim,
ufak bir kuş düşün,
uçmaya çalışır,
kanatları hava alır,
o hissi sever,
uçmayı dener,
sonra cesaretlenir,
yere çakılır,
uçamaz ya hani...
o mektuplar gibi,
ister,okunsun,
ister uçsun.
uçamayan,
okunamayanlar bilir beni.
ancak onlar anlar...


Sevgiler DY

yaz bitti

Sormasınlar seni
sormasınlar bana
Yazdı o, bitti diyeyim.
Kısa ve net olsun
Çiçeklerimi açtım,
Kokular saçtım,
Aşkı bağırdım,
Şimdi çiçeklerimi bitirdim,
Yapraklarımı döktü diyeyim.
İki kelime,
Yaz bitti.

Yağmurlar başladı yağmaya
O bana şemsiyen ile geldiğinde,
Bu "o" derken,
Meğerse,
yapraklarını dökeme çoktan hevesli,
Ufak bir fidanmış.
bildiğim o sen değilken,
Nasıl inanayım artık mevsimlere?
Nasıl diyeyim bir daha yaz gelecek diye.

Zor geçti yaz,
Kumsallar hep soğuktu.
kaldırdığım kadehler sanaydı.
Bilemezdim,
Nereden bileyim yaz aslında bitmişti.

Yaz bitti....

Sevgiler DY.

Friday, 22 November 2013

İyilik vs kötülük

Merhaba,

Bu aralar "kötü"lük tanımına takmış durumdayım. Aklımda o kadar çok soru var ki...ve bunları Ane Brun Big in Japan dinlerken düşünüyorum:) Neyse... Sizce kötü kim? Yada çok uzun yıllardır "iyi"olduğunu düşündüğünüz birinin aslında "kötü" olduğunu düşünmeye başlarsanız ne olur? Ne hissedersiniz? Belkide bunu düşündüğünüz için siz yani ben kötüyümdür... Kötüye yormuşumdur. Kendini o klasik koruma klkanının arkasına saklamıştır yine belki? Kötü-ymüş gibi yapıyordur, beni düşünüyordur "iyi" olduğu için?Herşey güzel-çirkin ayırımı gibi. Göreceli, bilmediğin bir kuyunun en sonu gibi. İnmeden, görmeden bilemeyebiliyorsun... Kendi hayalgücün ya da eskiden kalma hatıraların yönetiyor işte...

Kötü; bilerek insan kalbi kıran, bilerek canını yakan, zayıf noktalarını bilerek karşısındakine zarar veren, tam o noktalara dokunarak zarar veren hemde. 

İyi; İyi... İyidir işte. Anlarsın. Karşılaştığında anlarsın. Kazanacağı tek şey karşıdakinin sevgisi yada ufak bir "teşekkür ederim" idir. Anlarsın, bilirsin. 

Bende çok kötü oldum, bende çok kötülük yaptım. Ama hepsini temizledim kendi içimde. Çünkü insanın cennetide cehennemide kendi içindedir. Vicdanın var ise, ki herkesde olmaz, bütün kötülüklerinin bedelini kendi kendine ödeyebilirsin. Onlardan özür dilemezsen bile Tanrı, bizi yaradan güç, seni affeder... Yeter ki pişman ol. Yeter ki vicdanın ile hesaplaş.

Artık "iyi"yim ben. Sadece kendimi düşünmüyorum, bencil düşüncelerimden arındım. Sürekli empati yapıyorum. O soğuk şehirden döndüşümden beri empati yeteneğimi tekrar kazandım. Kalbim yumuşadı, buzlarım eridi. Yolumu tekrar buldum. İnsanları üzmenin ne kadar acı verici bişi olduğunu öğrendim. Kendim yapmış olmasan bile etrafımda gördüm, beni üzenlerin yüzünde, gözlerinde gördüm o cehennemi... Kocaman alevlerini ve kocaman pişmanlıkları. Yeterlidir inanın bana...

En büyük tavsiyem nedir biliyor musunuz? Pişman olmamak adına, karar verirken çok düşünün... Bir laf ederken bir kaç kez düşünün. Ağlayamayanlar biliyorum ben. O ağlayamayanların omuzumda ağladıklarını biliyorum. Yazsam döksem içimi aynı durumda kendi omuzumu başımı koyup ağlayacağım. Onlar bilsin ki, kötülük ettikleri o kalp "iyi" bir kalpti. En iyi niyeti ile yanaştı, en güzel kelimeleriyle yanaştı, herşeye hazırdı, ki herşeye göğüs germişti. Süper kahramanlar hala yaşıyor. Uçmasada, ellerinden alev çıkmasada, arabaları fırlatamasada, eğer bir süper kahraman bulduysanız bırakmayın. Onlar hem "iyi"dir hemde vefalı ve fedakar. Siz süper kahramanlar; karşınıza elbette bir süper kahraman çıkacak :) Eminim başka birinin hayatının içinde ve kahramanlıklarını sergiliyor ve değeri bilinmiyor. Ama yoldadır... Siz "iyi" olmaya devam edin, o kötü, o vefasız ve o alçak kalplere inat. 

Sana diyeceğim; tekrar iyi olabilirsin.... sözlerimi hatırlaman yeterli.... 


Sevgiler DY.


Not: tüm karakterler hayal ürünüdür. başka ne olabilir ki? bu kadar kötülük bir hikayeye fazladır zaten.



Saturday, 9 November 2013

Yanlız kuş




Bazen yanlış yerlerde uçar bazı kuşlar, bazen yanlış ağaçlara konarlar, kanatları kırılır, kopar. Boşa harcarsın ki yine boşa kürek çekersin. Adaklarını köksüz ağaçlara bağlarsın. Şarkının sözleri herkesi benim kadar yaralamaz herhalde. Ama şarkının içinde bir kabulleniş ve doğrulamada var. Pişmanlık yok, farkına vardım! diyor. Yanlıştı zaten! farkına vardım diyor!

Kısa olsada söyleyebildiklerim kalbimden gelenler şimdilik bu kadar.

Sevgiler DY

Monday, 4 November 2013

Birazcık daha aşk üstüne

Geçenlerde bir arkadaşım beraber "aşk" sohbeti ederken; "aşk kendini onun yerine koyup kendini sevmektir" dedi... Aşk becildir. Aşk kendini sevmektir... Aşk kendinde göremediğini sevmektir, kendinde göremediğe alıştıkça ona benzemek ve kendine daha çok yaklaşmaktır. Aşk dünyadaki en güçlü duygulardan biridir ki insana neler yaptırır yada neler yaptırmaz. Yasaklarını delersin, yapamam dediklerimi güzelce hiç çekinmeden yaparsın, neleri neleri feda edersin hiç tereddüt etmeden, kurallarını kırarsın, kuralları koyarsın. Aşk seni yürürken koşturur, aşk seni ağlarken güldürür gülerken ağlatır, aşk bedenini bulutların üstüne düşünmeden atmaktır. Aşk gözlerinle görmesen bile sanki küçük bir çocuk gibi yatağına yattığında hayaletmektir... Ellerini, kokusunu, sesini, kalbini... O bildiğin ama bir o kadarda yabancın olanı... Kendini. Önce sen değişirsin, değiştiğinin farkına varmadan değişirsin. Bir bakmışsın o'sun, kendine dönmüşsün.... O gidince ise eski sana dayanamıyorsun işte, durum bence tamamen bu... Kendin ile kalmaya tahammülün yok, çünkü o kadar değişirsin ki sevdiğin renk,şarkı yada ülke bile farklıdır duygudan önce. Ne gariptir ki kendi kendine alışmaktır asıl geçirdiğin zaman. bir kitapta dediği gibi "Ayrıldıktan sonra önce acıyımı hissedersin yanlızlığımı?". Önce acıyı hissedersin.. Sonra gelen yanlızlık kendi kendine kalamamanın yanlızlığıdır. Kaldığında karşılaştığından korkmaktır, alışmadığın hatta unuttuğun senden korkmaktır.

Dostum aşk, kalabalığın içinde o tanıdığın, çok iyi tanıdığın yüzü görünce irkilmektir. O'na doğru koşamadığında, o'na seslenemediğinde ki huzursuzluktur. Aşk, bilmediğin bir kapıdan o'nun gidişini izlemektir. Aşk hani derler ya "burun sızısıdır", aşk "ne gel nede git" diyebilmektir yada diyememktir. Aşk bildiğin herşeyi unutmaktır. Aşk yapabileceğin en güzel şeydir hayatta yada başına gelebilcek en muhteşem şeydir. Aşk kapılarını sonuna kadar açmaktır, aşk karların üstünde yürürken çıkan ses gibidir. Tatlı ama acımasız. Aşk baharın o tatlı kokusu gibidir. Burnunu çıkartırsın ya hani pencereden, dersin "bahar gelmiş!". Aşk her mevsimdir.. Aşk onun kıymetini bilenindir. Sen istediğini söyle aşık olduğun an evrende sonsuza kadar dönüp duracaktır. 


Sevgiler DY