Sadece bir spor mu?
At binmeye başlama hikayem garip başladı aslında. Sene 1994, Ankara Atlı Spor'da tenis derslerine gidiyorum yazları. O sıra küçüğüm ve derslere kuzenim yani Ertürk abim ile gidip geliyoruz beraber. Çok keyifli. Hocalar biraz gaddar ama şahane geçiyor günler. Her gün gidiyoruz. Sabahtan öğlene kadar tartan kortun içinde toz kum ve güneş :) Çoğu zaman güneş bile geçerdi başımıza. sürekli başımızdan aşşağı litrelik sular dökerdik :) Allah'ım....Perişan halde eve dönerdik. Öğlen aralarımız olurdu, Atlı Spor'un lokalinde o zaman kantin var. Sosisli falan yerdik patates cipsi ve kola... ellerimizde yemekler Atlı Spor'daki atları görmeye giderdik. Gide gele gide gele yıllarca, o hayvanlara aşık olmaya başladım. Zamanla havuç ve şeker kaçırmaya başladım lokalden atlara vermek için. Onlar ile tanışmam o aralar oldu... Ardından anneme ve babama "ben ata binmek istiyorum" dedim. Hay hayyyyy sultanımız :) Sonraki yaz at binmeye başladım.
Yazdı yine, Kerami hoca ile tanıştım. Grup derslerine katılmaya başladım. Derslerden 15 dk önce bütün öğrenciler atlarını seçerdi. Önce gelen genelde Dalyan'ı kapardı... Bense ya onu seçerdi ya da Baran'ı. Kerami hoca bize önce düşmeyi öğretti. Sonra atın üstünde dengede durmayı. Nasıl bir sıra değil mi... Atı sevmeyi, onlara nasıl davranılacağını ya da nasıl davranılmayacağını gösterdi, öğretti. O beni eğitti, öğretti ve atı sevdirdi. Daha çok sevdirdi. Bana ilk tog'umu o hediye etti. Ahırların yanında bir oda vardı, odada da bir sandık. Hazine sandığı gibiydi. Açınca parlardı sanki :) Şimdi o tog küçük bir binicide... Hatılarımı o ufaklık büyütüyor. Kocaman oluyor... İlk defa hatırlıyorum engel atladığım günü. Kapalı manejin önünde çitlerle çevrili lonj bölümü vardı. Eskiden binenler hatırlar. Orada yaklaşık 30-40 cm lik bir maniyi ben, Kerami hoca ve Dalyan atlamıştık. Nasılda güzel anavan yaptığımı herkese söylemişti :) övüne övüne.. Ne de olsa onun öğrencisi onun gururuydum....
Gel zaman git zaman işte burdayım. Hala aynı yerde hala aynı zevk ve heves ile koşa koşa gidiyorum. Eskidende dersimin olduğu günden bir gece önce uyuyamazdım heyecandan. Hala böyle...Sevdiğim bütün herkes ile paylaşmak geliyor içimden bu keyfimi. Paylaşmak istiyorum bu harika fenomeni. Bir hayvan, bir canlı ve bir insanın mükemmel uyumunu. Hiç bir yerde göremeyeceğiniz o ahegi...
Şimdi her klübe gittiğimde, içimdeki ufak çoçuk tekrar çıkıyor. Dakikalarca beraber çalıştığımız ata bakabiliyorum. Dakikalarca seyrediyorum. Nasıl bir his biliyor musunuz? bir canlı ile dakikaları paylaşmak? Ne kedi gibi nede köpek. Konuşmasanızda anlaşabiliyorsunuz... Seni anlıyor. Canın sıkkınsa o da huysuzlanıyor, sana bazen de daha fazla sokuluyor. Mutluysan o senden daha heyecanlı ve keyifli oluyor. Üstüne bindiğinde "bugün canım sıkkın, anla beni" diyorsun içinden ve sana dünyanın en güzel hediyesini veriyor, sevgisini, özverisini, asaletinden bir parçayı ve ömründen bir kaç saati... Sonunda beklediği karşılıksız sevgi ve belki bir parça havuç :)
İleride çocuğum olur ise, kız yada erkek farketmez, ilk yapacağı spor at binmek olacak. Onları sevmek, onlara dokunmak ve o büyük hazzı hissetmek olacak.
Herkes bu keyfi almalı, tatmalı... korkmayın demeyeceğim, çünkü korkun hafiften, önlemlerinizi alın,tekniğinizi düzeltin. Sonrası gelecektir... Bir atın kalbini kazanmak ve seni orada o aynı saatte bekliyor olduğunu bilmek dünyanın bütün aşklarına dünyanın bütün sevgilerine bedel oluyor. Seni bekleyen biri oluyor ya orada ve inanın ölene dek sizi bırakmıyor... Gideceği yer yok, ahırında sizi bekliyor oluyor...
Gerçek aşk orada benim için....
Sevgiler DY.
No comments:
Post a Comment