DY

DY

Thursday, 24 July 2014

equestrian - binici

binicilik spor mu?
orada sadece oturuyorsunuz
at koşuyor sen nasıl yoruluyorsun
at atlıyor sen duruyorsun
ne kadar zor olabilir ki?
verdiğin paraya değmez
gereksiz
arada bir yapılır evet

diyenler için ufak bir video;

izlemenizi tavsiye ederim;



aptal

bol bol Sezen Aksu dinlemek lazım
arada bir de Fahir Atakoğlu.
Ardından belki biraz Fazıl Say.
Hani şu "ilk şarkılar" ı
sormalı hangi kırlangıç küs
sormalı hangi aşklar filimlerde böyleymiş
kim hala dolaşıyormuş avare?
kimmiş o eni konu divane olan.
sorun ona kimi unutamamış!
sorsunlar.
nasıl yazılır ki duygular böyle
neden yazılır ki
bu kadar mı acı çekiyor insan
bu kadar mı özlüyor, özleniyoruz
nasıl bir dünya ki bu,
kapıyı kapatan,
kalemi kıran,
kalan kadar cesur sayılıyor!
hayır efendim!
kalan her zaman daha cesurdur
geceyi ona sorun bir bakalım
denizi,güneşi,karı, kışı soğuğu
aynı mı bakıyorsunuz sanıyorsunuz dünya'ya
"yaz mezarına gömsünler sizi" nasıl der bir insan
o şarkıyı dinlerken aynı mı bakıyorsunuz sanıyorsunuz
Aptalsınız!
kalem kıranlar, kapıyı kapatanlar kadar aptal

üşümek bile farklıdır.
güneşte yanmak,ısınmak bile farklıdır.
istediğiniz olmaz ya hani
alamamışsınızdır ama çoktan alınmış ve satılmışsınızdır.
aptallık...
kış mezarına gömülür onlar,
"aular gibi sevişir" onlar...
kadındır bazıları gitsede kalırlar.
erkektir bazıları asla olmamışlardır buralarda.

fazla hüzün iyi değildir derler.
o yüzden insanlar şiir yazarlar,
şarkı yazarlar, kitap yazarlar.
yazarlar ki isteyenler sadece hissetsin, bilsin.
gelsin benim gözümden baksın.
gelsinler bir de kendilerine benim gözümden baksınlar...
nerelere gömüldüklerini,
ya da nerelerde hala yaşadıklarını görsünler.
benim kışlarım,yazlarım nasılmış bir denesinler.
fazla hüzün iyi değildir.
ancak ve ancak kocaman bir kapanmış kapın yoksa.

en iyi dosttur aslında şarkılar.
arabeske bağlamadan içini çıkartır.
kaşık ile verip kepçe ile alır.
güvenirsin, kendini bırakırsın.
kırık kalemler ile doludur odalar ya hani
nasıl bileceksiniz siz...
aptal olan biziz.
bakmayı görmek sanan,
öpmeyi sevmek sanan.
nasılda kandırıldık çocuk.
nasılda elimiz başımızda öylece kaldık.
kimmiş cesur tekrar düşün!
çıkışlarını öyle bir kapatırlar ki,
delirmemek için zor tutarsın kendini.
şarap ve müzik yeterlidir oysa ki.
sokaklarda boş boş yürümek kadar kolaydır.
siz nereden bileceksiniz.
dua ederken bile ağlarız biz.
hala dualarımızda yer alanlar için,
hala üzüldüklerimize üzüldüğümüz için.
siz hiç aptal oldunuz mu...
bu kadar aptal oldunuz mu?

İnanılmaz resimler vardır kafanda.
o tarihte o saatte baktığın ve kafanda satırlarca kalan resim.
silinmez ki..
bazı kalemler hiç silinmez.
öylece sonsuza kadar o resim oralarda kalır.
o ev yıkılır.
o şarkı eskir.
o adam gider,
o kadın bile yoktur artık.
ama o resim hep kalır.
aynı suda bir daha yıkanamamak gibi işte.
olmayacak çocuk.
bir daha olmayacak.

sen hiç "soluğundan öpüldün"mü...
"soluğundan öptüm seni" çocuk...


Cemal Süreya sen heo varsın

Sevgiler DY.




*Fazıl Say - Serenad Bağcan Dört Mevsim (Cemal Süreya'nın şiiri)
*Cemal Süreya - Soluğundan öptüm seni

tabi ya

biliyorsun söyleyemiyorsun
kibarlığından
sırf kibarlığından
bırakıyorsun kendilerini "öyle" sanıyorlar
kendini unutup onu hatırlamıştın aslında
kendini güçsüz hissetmesin diye,
güçsüzdün ya hani...
tabi ya.
nasılda susuyorsun hala
umutsuzca ama.
biliyorum! diyemiyorsun ya...
aferim sana!

Sevgiler DY

Wednesday, 23 July 2014

Zaman - değişim -

Yine kendimi tutamadım birşeyler yazmak istedi sevgili kalbim :) Bugün biraz geçen zamandan bahsedeceğim yine. Örnekler kendimden olacak. Yani methodology kısmında "first person" durumu uygulanacak diye yazmama gerek olmadan direk söyleyeyim :) Tez yazasım mı var acaba tekrar :) Doktora'ya inşallah bu heves. Hayırlısı...

Bakıyorum kendime yine, çok uzun değil geçen seneye bakıyorum. Çok kötü bir yaz dönemi geçirmiştim, ama yine muhteşem kız tatilimiz kalbime bedenime ve aklıma su serpmişti. Kendime tam gelemeyeceğim derken yeni işime girmiştim ve herşey daha kolay olmuştu. Şimdi yine bir duraklama dönemindeyim. Hazırlandığım sınavlar beklediğim açılacak olan kadrolar vs vs bir sürü plan program. Ama yine de geçen seneye göre kendimi daha büyümüş hissediyorum. Kalsik "biz büyüdükçe hayallerimiz de küçülür mü?" sorusu ile devam edilmeli bence bu durumda. Evet hayallerimiz küçülüyor ama dostum hayallerimizin niteliği artıyor. Daha ayakları yere basan hayaller. (hayalin ayakları yere basanı mı olur?). Evet oluyor aslında... Daha akılcı daha mantıklı şeyler istiyorsun hayattan. Güzel dostlarıın hayatında kalması, ailenin hep sağlıklı olması ve aileni kurabilmenin yanı sıra daha derin şeyler bekliyorsun hayattan. Mesela doğru insana aşık olmak gibi. Daha önce sadece aşk bekliyordu kalplerimiz değil mi? Sadece aşk... Adı sanı önemli değil. Kimin nesi hiö önemli değil. Deli mi değil mi? hiç önemli değildi yeter ki işte bu aşk diyebilmekti. Şimdi daha gören gözlerle bakıyor insan. Daha en en çok doğruyu arıyor insan.

Doğru insan tanımı herkese göre değişiyor. Aslında zaman ile de değişiyor bu tanım. Geçen senelerde ya da geçmişte doğru insan bence "yanında huzurlu olabildiğim" di sadece ama artık yanına bir sürü şey eklendi. Bir çok key word eklendi. Akıl, zeka, özgüven, sorumluluk, cesaret ve kıymet bilme eklendi mesela. Vefa da cabası... Vefa dostum çok önemli. Bununla ilgili saatlerce yazı yazabilirim. Ben vefalı bir insan olduğumu düşünüyorum ama yaşadığım gördüğüm deneyimlediğim o kadar çok ve can yakıcı vefasızlıklar gördüm ki. Duydumda aslında, yaşamasamda yine ordan burdan duyuyorsun. Evet hem birinci ağızdan hem de ikinci ağızdan ki hepsi de senin vefa ile iligli deneyimini arttırıyor.

Doğru insanı bulduğunda anlarsın diyorlar. Ben aslında hala Pollyanna kafa yapımla buna inanıyorum. İşte bu dediğimde doğru insan oluyor. Yani sanırım :) Hope so.. En azından ufak bir süzgeç geliştiriyorsun kendine. Hani şu French pressde filtre kahve yaparken ki fsüzgeçlerden. Büyük parçaları tutup önemli olanları geçiriyor ya hani. Gereksizler orada kalıyor. atıyorsun sonra çöpe. Onlardan işte. Tatlı bir akıl süzgeci bu. Akıl ile beyin aynı anda çalışıyor yer yer. Bir çok soru var bu süzgeçte. Cevabı "evet" olamayanlar geride kalıyor. Sonra bakıyorsun bardağına içilir mi diyorsun. İçilirse "merhaba" diyorsun. Daha önce öyle miydi? Yağmur yağarken seni mi bekledi kapıda şemsiyesi ile! ah iş bitti arkadaş! kapını mı açtı! Aman Tanrı'm! Aptal kızlar.. aptalız biz... cidden bak. Hemen salak gibi "ayyyyy nooldu biliyor musun" diye msjlar saatlerce telefon konuşmaları kızlarla vs vs. Salağız.. Neyse yeni süzgeçler ile daha doğrusu eski süzgeçlerde ki yeni sorular ile 2014 yazından selamlar o zaman...

Salaklık konusuna gelince; bir kaç ay önce ismi lazım değil biriyle kötü olmak konusunda konuşuyorduk. Bana durdu dedi ki "sen istersen çok kötü biri olabilrisin". Önce karşı çıktım hatta küfür saydım kızdım ne saçmaladığını sordum durdum. Sonra düşündüm. Biraz uyudum uyandım. Sonuç; evet çok kötü biri olabilirim ama ancak ve ancak canım çok yanarsa. Aileme sevdiklerime değer verdiklerime zarar verilirse işte o zaman korkulası bir insan olabilirim. Pek az oldum, pek az oturup düşünüp kötü biri olmaya karar verdim. Umarım olmaz bir daha...

Mesela bunların hepsi bizi çocuk ruhumuzdan ayıran meziyetler. Tabi ki meziyet olarak ne kadar kabul edilirse. Ben içimde ki çocuğu kaybetmemeye çalışıyorum. Pollyanna ile sıkı fıkı olup, bol bol oyun oynayıp bol bol şeker yiyerek ve sevdiklerime şımarıklık yaparak birazcıkda olsa onu buralarda bir yerlerde tutmaya çalışıyorum ve bundan da çok mutluyum.

Malzemem tükendi annem sürekli telefon ile konuşuyor ve bütün konsantrasyonu şuan kayboldu! sonra devam edeceğim zaman içinde değişen ruhlarımız ve aklımız ile :))))

Sevgiler DY.




Friday, 18 July 2014

Yaz 2014 ortası

Merhaba;

Biliyorum biraz erken yazıyorum "yaz 2014" ile ilgili ama kafam yine o kadar çok dolu ki... Bu sıcak yaz gününde yine böyle deli gibi yazmak anlatmak konuşmak istiyorum kafamdakileri. Kimsenin anlamayacağını kafamdakilere yetişemeyeceğini bildiğim için de daha yüzeysel yazıyorum herşeyi. 

Yazın ortalarına gelmek üzereyken bile inanılmaz duygular yaşadım. Unutmak, aşık olmak, terketmek, kaçmak, özlemek, uzaklaşmak, insanları hayatından çıkartmış olamanın hem hüznü hem de keyfi.. Daha daha çoook duygu yaşadım ilkbahar ile beraber. İlk bahar çok kısa geçti. Nisan'ı beklerken birden Temmuz'un ortasını geçtik bile. Zaman ne kadar çabuk geçiyorsa yaralarda o kadar çabuk iyileşiyor. Kocaman tebessümlerim bir o kadar hızlı çoğalıyor etrafıma yayılıyor çevremi de gülümsetiyor. Ne büyük keyif...Ne diyordum; Temmuz geldi. Bütün yıl beklediğim doğumgünüm yaklaşıyor kısacık haftalar kaldı :) 26 Temmuz'unu şimdiden tüm Dünya'nın kutluyorum :) Kutlu bir gün tatlı bir gün. Beni sevenler ve sevdiklerim ile geçirmeyi en çok arzuladığım heyecan ile beklediğim ve keyif aldığım gün. 

Bu üst üste gelen duygular gerek "ıssız adam sendromu" ile gerekse "pollyanna sendromu" ile alakalı bence. Herşeyi bir arada yaşıyorum. Kızlarla sonsuz sohbetler, dedikodularımız ve kahkahalarımızın arasında baktığımda aslında çevremde herkes çok mutlu şu ara. Allah bozmasın... Ailem ile şahane vakit geçiriyorum. Tatlı dedem ve anneannem ile daha çok... Tabi ki bu keyifin ve eğlencenin arasında hüzün eksik olmuyor. "kendi kendine yapıyorsun" dendiğinde sinirleniyorum! Nisan nasıl geçti anlmazken yıllar geçmiş resmen... Hem kalbim soğuyor hem de hevesim kaçıyor yavaş yavaş bir çok şeyden. İnsanları tanımak ve anlamaya çalışmak çok yoruyor beni.. Dostlarım ayrı ailem çok çok ayrı ama onun haricini anlamaktan sıkılıyorum. Herşeyi kafamda değerlendirip "acaba ne demek istedi" diye düşünmekten çok çok yoruluyorum. Çoğu zaman "bırakıyorum dağınık kalıyor". Haksız mıyım? bir süre sonra bir çok şeye hevesimiz kaçmıyor mu? Özellikle hayalini kurduğunuz şeyler zamanında gerçekleşmemişse ve bütün enerjinizi hayatınızı tek bir insana adamışsanız yıllarca? Aslında saçma ve karşına çıkan o güzel insanlara haksızlık ama insanız... İnsanım ve hep de öyle kalacağım için normal tepkiler bunlar hayata karşı. 

Sigara çok içmeye başladım. Sabah gözümü açar açmaz canım istemeye başladı. Depresyon? dediğinizi duyar gibiyim. Hayır sadece kafam çok meşgul. Çok şey var kafamda. Güven ve aşk ile ilgili çok fikir var. Aslında bunların fikir haline bile dönüşmüş olması çok çok acı. Geçen gün Başak ile konuşurken şöyle bir sonuca vardık; biz yediğimiz kazıklardan atlattığımız onca şeyden sonra hala nasıl güveniyoruz? Hala nasıl sınıfrdan başlayabiliyoruz?. Durdum ve dedim ki; Dostum sen sınıfdan başladığımızı mı sanıyorsun....

Sınıfrdan başlayamıyoruz. Aşk ve güven bir fikir olmuşken hali hazırda bu statüko ile nasıl duygusal bir duygu durumu haline gelebilir? Hayır ıssızlık değil bu; körelmek, duygusuzlaşmak, taşlaşmak dostum. 

Tedavisi var; tedavisi yine aşk... Tedavi süreci kısacık ufacık bir kaç salise. Eminim bundan. Çokça eminim. 

Konuyu dağıtmadan devam ediyorum. Ardımda bıraktıklarım ile çok huzurluyum aslında. Sadece zaman geçtikçe üstünden yanlışlarımı ve hatalarımı daha kolay görüş daha kolay analiz edebiliyorum. Bu analizlerin sonucunda hayatımı ve kendimi değiştirmek çok kolay oluyor. Kendini değiştirmeye başladığında zaten kendiliğinden huzur ve keyif geliyor. Birazcık daha egonu bir kenara bırakıp dışarıdan en azından kendi pencerenin dışından kendine bakmalısın. Damla'ya baktığımda neşeli, keyifli ve umut dolu birini görüyorum ben. Hadi sen de dene şuan şimdi!!! İnsanların hakkında yaptıkları yorumları düşün, keşkelerini düşün, özür dileklerini düşün, tuttuğun dilekleri düşün.. İşte bunlarn hepsi sensin. Ama bazen öyle bir hale giriyorum ki resmen kaçasım geliyor. Herkes gibi...Kaçmak derken bu evrenden. Yani müziğimi alıp ufak bir çime oturmak bile kaçmak benim için. Kulübe gidip saatlerce at binip saatlerce atlar ile uğraşmak gibi. Ya da arabaya atlayıp şehrin en uzak yerine gidip derin nefes alıp Amelie dinlemek bile kaçmak benim için. İşte o aralarda geçirdiğim ilkbaharı ve yazın başını düşünüyorum bu ara. Hatalarım oldu olmadı değil. Yine dönüp dolaşığ güven konusuna geliyoruz. Dosta güvenmek, karşı cinse güvenmek konuşlarına geliyorum... Allah'a bin şükür az ezik büzük ile kurtardık bu sefer. Ama diğer bir başka sefer olduğunda yine aynı şeyleri yapacak mıyım? ASSSLAAAA!!!! Çünkü öğrendim, gördüm, yüzleştim ve artık biliyorum. Neyi yapıp neyi yapmamam gerektiğini. 

Sen de dene...

İşin aslı şu ki; yakın bir zamanda şahane bir tatile çıkıyoruz kızlarla. Geçen sene ki tatlı tayfamız yerli yerinde. eksikler olacak elbet ama çekirdek değişmez! çekirdek olamamışlar  ve çekirdekte kalamamışların ise artık bir anlamı yok. Değil mi? Sevdiğimiz insanlar ile sevdiğimiz şehirlerde olacağız. Dönüş biletlerimiz açık hem de çok açık! :) Tatlı Tuğba'cığım ve Başom'a program için şimdiden sevgilerimi teşekkürlerimi gönderiyorum. Çok eğleneceğiz ve çok rahatlayacağız. Öğlen Bellini'leri benden :)

Tatil iyi gelecek. Kafamı toparlamam ve ne istediğime karar vermem için güzel bir zamanda çıkıyorum kaçıyorum bu şehirden. güzel anılar ile geri dönmek dileği ile. Ayrıca 28 Temmuz'da ki blogum için şimdiden yerinizi ayırtın :) (neden mi 28? çünkü anca kendime gelirim doğumgünümden sonra :))

Sevgiler ve kendinize dışardan bakıp hatalarınız ile yüzleşmeniz dilekleri ile...


DY.

PS: Öneri: Ankara'da olanlar Cermodern'de şahane açık hava filmleri var. Takip ediniz :)