Ne zamandır yazmadığımı farkettim ve sanırım bişiler yazmam gerektiğini düşündüm. Evet, tamam yazmak istedim :)
Bu ara düşündüklerimi sıralamam gerekirse şöyle;
- insan her zaman da hüzünle beslenmiyormuş
- beklediklerin beklediğin zamanda değil ummadığın zamanda geliyormuş
- iyi insanlar her zaman olmasa bile iyi insanlarla da karşılaşıyormuş
- Tanrı'ya dua ettiğin ve içinde ona sevgini hep uyanık tuttuğun zaman seni duyuyormuş.
- güzel ve olumlu düşünürsen hepsi ama hepsi başına geliyormuş
- farketmeden içinden geçirdiklerini bile duyan birileri varmış yukarıda...
- her zaman verdiğini alamıyorsun diye birşey yokmuş
- hatta ve hatta verdiğinin fazlasını beklemediğin kadarı bile alınıyormuş
- sen iyi olup iyi niyetini koruduğun sürece insanlar ne düşünürse düşünsün senin için hep rahat oluyormuş
- aşk tüm söylenenlere rağmen dünyanın en güzel şeyiymiş.
- doğru insana duyulan aşk ise bir çok şeyi silebiliyormuş.
Haklı değil miyim? Eğer bu yazdıklarıma "damla pollyanna olmaktan artık vazgeç" diyorsanız lütfen tekrar okuyup sürdürmeye devam edin bazı davranışları çünkü hepsi gerçek. Çünkü hayat bazı şeylere sıkışığ kalmak için çok kısa... Ruh eşi diye birşey vari bunun ne zaman nasıl nerede olduğunu kimse bilemiyor. Çektiğin acılara ve gösterdiğin dirayete göre bence zaman ya yaklaşıyor ya da uzaklaşıyor. Geçen zaman seni büyütüyor ve olgunlaştırıyor ise dostum, yaklaşıyorsun demektir. Yani hakettiğin seni bulmaya hazır demektir... İnan bana. Durumları büyütmek ve abartmak benim en sevdiğim iş aslında ama büyütmek ve abartmak yerine uzun zamandır olmadığım kadar keyifli olduğum gerçeğinin keyfini çıkartıyorum.
Bir yandan kadere inanıyorum bir yandan da şansın kaderimiz üstünde aklımız fikrimiz seçebilme kabiliyetimiz kadar büyük rol oynadığını düşünüyorum... Hüzün mü? O hep orada... Hep orada kalacaktır tabi ki.... Sadece ortaya çıkıp gözlerini doldurma sıklığı ve araları açılır o kadar. Gerçi bir zaman sonra bir bakmışsın o kadar açılmış ki aranız o hüzünle, küçük ufak anlamlı şarkılardan ibaret kalmış. Hem buna üzülürsün "ben unutmak istemedim" dersin hem de "Tanrı'm sana şükürler olsun, artık yanında korkmadan ben olabileceğim birini tanıdım" dersin.
Hayat vazgeçmek, hep daha fazlasını istemek ve başını dik tutmamak için çok kısa... Sev, gözün kör olurcasına sev, aşık ol, kalbinin ağrıdğını hissedene kadar aşık ol, söyle, yanlış olsa da söyle düşündüklerini, duygularını göster, anlayan anlayacaktır anlamayan ise zaten hayatından kısmen de olsa birşeyler götürerek çıkacaktır. Ve inan bunların hepsi seni büyütecek, seni hakeden insana ve duruma hazırlayacaktır.
Yeterince büyümüşüm, yeterince hazırmışım ve yeterince iyi niyetliymişim diye düşünüyorum. Haketmek diye bir gerçek var çünkü bu dünyada herkes hakettiğini yaşıyor öyle ya da böyle. Başınıza kötü bir şey geldiyse iki şey düşünmeli ; ya gerçekten onu hakedecek bir şey yapmışsınızdır ve dünyada ki cehennemde bunun bedelini ödüyorsunuz dur, ya da güzel bişiler yapıp güzel yaşamışsınızdır ve dünyada ki "cenneti" haketmişsinizdir... Her iki koşulda da kendinize bakmalısınız. Ben ne yaptım? diye sormalısınız... Sizi büyütecek yaşadığınız hayatı daha anlamlı kılacaktır bu basit sorular ve en güzeli ise, siz büyüdükçe, olgunlaşıp daha iyi bir insan oldukça hayat ve Tanrı size en doğru olanı hazırlamakla meşgul olacaktır....
Ciao :)
Sevgiler DY.
No comments:
Post a Comment