DY

DY

Monday, 9 January 2017

dikkat uzun yazı

görmediğimi sanıyorlar. bilmediğimi sanıyorlar. düşünmediğimi sanıyorlar. anlamadığımı anlamak istemediğimi sanıyorlar. ne kadar da farklı durum aslında... fazlasıyla anlayıp fazlasıyla düşünüyor ve fazlasıyla görüyorum. noktalama işaretleri bir yana şimdi... sadece yazmak istiyorum, dinlediğim yeter. biraz konuşmak isitiyorum. şiir tadında olmasın bu, bu sefer küçük harflerle yazılan bir yazı olsun. kalbimin sesi belki aklımın belki de parmaklarımın götürdüğü yer.

yolun ortasındaydı çocuk. tam ortasında. elinde şarap kadehi bana bakıyordu. sigarası yeni sönmüştü, yenisine mecali yoktu. arabalar geçiyorduyanından, egzoz kokuları... ah ne kötüydü. oyasa ki o oramana uyanmak istiyordu. kim mi o? o biziz işte... bizim araflarımız, bizim beceremediklerimiz yapamadıklarımız bizim, umursamak istemediklerimiz. hepimizin yok mu sanki aklında geçenleri söylemedikleri? yok mu hiç bağıra bağıra söylemek istediğiniz şarkılar ancak söyleyemediğiniz şarkılar? deli gibi dans etmek istediğiniz zamanlar şarabınız bittiği zamanlar? olmuyor mu oluyor işte... Sofie'nin Dünyası'nda bir şey söylüyorlardı; filozof her daim her şeye şaşırandır... Bebekleri düşünün.. bir kedinin koşması, senin ellerini çırpman ne kadar da ilginç onlar için değil mi? işte öyle yaşıyorum ben... her şey yeni benim için. Her şeye şaşırırken kınanıyorum. "Nesi var bunun Damla?". nesi mi var? bir bebeğin gülüşü, bir kedinin mırıldaması, kar yağışı, yolları kapatışı, bir çocuğun ilk kelimesi, ilk tebessümü...bunlar değil mi bizi yaşatan? neden şaşırmam garip? sen de şaşır... şaşır ki düşün.düşün ki yaşa.. "düşünüyorum öyle ise varı" sence boşuna mı söylenmiş.. Ya da "to be or not to be and that's the question" boşuna mı yazılmış? asla... her şeyin bir sebebi var. önemli olan bunu bulamasanda o yolda ölmek değil mi...ölmek ve ölüm biraz dramatize edilmiş hali her şeyin. dramatize etmekte üzerime yoktur laf aramızda. Ancak, dramatize etmek demek aslında bir yandan da içine duygu fırlatmak değil mi? duygu fırlatmak... ne güzel oldu bu...

nerede kalmıştık... o yolun ortasında duran adamdan bahsediyorduk. özlemi hatırlatan, hatırlattığını getirmeyen, getirdiğini unutturan... dostlar var, yok mu.. eskisi gibi kalmadı evet ama hala var. bir elin beş parmağı gibi. az-öz, iyi-ılımlı, akıllı-makul....onlar kalıyor bir de ailen işte eninde sonunda. keşkelerin bir yana o yolun ortasında duran adam bir yana, sen, dostların, ailen ve onların güzel yüzleri... bir çok şeye değiyor. bir çok şeyi unutturuyor. değil mi?

dünyaları geziyoruz. bir tek ülkeleri şehirleri yerküreyi gezmiyoruz... her insan bir dünya. her isimde bir dünya geziyoruz. hepsi birer deneme hepsi birer şiir. üniversitedeyken Muammer hocamız bize her şiir her deneme bir deneyimdir der. yaşamana gerek yok! çöz dizeleri, çöz karakterleri, çöz ironileri buluyorsun işte! yeni bir deneyim.ne olmuş kim ne yapmış nasıl sonuçlanmış.. yaşamana gerek var mı? al işte sana deneyim. bilmediğim dillerde dinledikleriniz bile birer deneyim...

birine şaşırırdım "konudan konuya nasıl geliyorsun, takip edemiyorum seni" diye. şimdi anlıyorum şimdi adlandırabiliyorum. aslında ben de oradan oraya dünyadan dünyaya gidebiliyorum...sudoku çözmek gibi bir şey işte bunlar...yazıyorsun yazdıkça yazıyorsun... sonucumuz ilk cümlemizle nasıl alakalı acaba. sen de düşün, sen de sev, sen de özle, sen de anlat, sen de hisset, sen de anla! sen de dinle! hayat öylesine yaşamak için çok kısa. hayat hiç bir şey düşünmemek için çok çok kısa. hele ki hayat sorgulamamak ve alışmak sıradanlaşmak için daha da kısa...

sev... düşün... anla...dene...düş...tekrar dene...tekrar düş ve tekrar sev ve ardından tekrar anla. tekrar yanıl. oku, üzerine git, öğren, çöz, çözemesen de çocuk kim bilir hangi şehirde, işte orada öyle öl. sıradan, alışılmış rutinlerin içinde kaybolma.Kabbalah'da dediği gibi "her şeye bir manevi anlam ver" ve sonrasında her şeyi öyle kabul et. para, araba, ev mal mülk.. belki bir bar cikolata. onu bile bir lütuf olarak gör. kimden? ve sonra tekrar düşün...

yazmaya devam edersem sayfalar sürecek ve sıkılacaksın... ama unutma, sıradanlaşmak ve sorgusuz alışılmışlığın içine girmek kendine ve sana verilmiş bu ömüre yapabileceğin en kötü şey.

ah bir de, o yolun ortasında durana sarılabileceğin kadar sarıl. sonra "keşke" denen iğrenç hiçliğin içine düşme. dene... sev. düşün anla dene düş tekrar dene. 


Sevgiler D.Y. 



No comments:

Post a Comment