DY

DY

Wednesday, 15 September 2010

Londra ve saçmalıklar 5

karşıda Tower bridge var, biraz solunda Swiss building (hani şu yumurta gibi olan) ardından St Paul's diye gidiyor. Tate modernin biraz ilerisinde güzel kıyı restorantları var.içerilere girersende nandos vs vs...güzel ingiliz pubları. Bond'un ara sokaklarında yeni keşfettiğim harika fransız ve italyan restorantları. öğretenler sağolsun...hafif bir piyano çalarken tombul bi amca şarkılar söylüyor, 80'lerden. biraz daha turistik olsun diyorsan tmm, Covent Garden'a yola koyulursun. bir kaç gösteri seyredip şarap içer pizza yersin.

gözlerim kamaşıyor bu şehirde. o kdr çok ışık var ki. o kdr çok yansıma o kadar çok gölge. gölgelerin arkasına saklandım sen yokken hep. kaçtım kaçtım saklandım hep kendimi odalara kilitledim. görmesinler yanlız dedim. parklar vardı bide. yenmeğini alıp ayakkabılarını çıkarttığın parklar. sevgililerin öpüşüp koklaştığı ama kimsenin dönüpde bakmadığı. sokakların dili var mesela. karakteri bile var. hep birşeyler anlatıyor sana. burdan kim geçmiş yıllar önce? diye düşündüğünde balon elbiseli teyzeler ve havada uçuşan mendiller...ağır bir parfüm kokusu karışmış thames e doğru gidiyor.

burda duygusuz olmanın mümkünatı yok. manzaraya bakarken bile gözlerim doldu o gün. iç geçirdim bol bol.sonra şarabımdan bir yudum aldım...geçti. sen yokken o kdr çok senin elini tuttumki. hiç bırakmadım aslında. gözlerim dolar gibi oldu, başımı dimdik yaptım sırtımı düzelttim adımlarımı hızlandırdım. kimse görmesin diye.

şimdi çantamda heeep anılarla geziyorum. kendimi suçladığımda oluyor bu şehride. ama burası suçlanamıcak kadar masum. dili yok. konuşamaz sadece dalıp gittiğinde gözlerini alan koskoca bir gölge var hala. gün doğarken seni üşüten güneş batarken ısıtan saçma sapan bi naifliği olan bi yer.

özlemlerim burda ve hep burda kalıcak . bu şehirden gitmeme az kaldı. herşeyi ardımda bırakıcam. ben kaçmıştım değil mi bu şehire? son bir yıldan kaçmıştım. ne ailemdennede dostlarımdan. sessizliğe ve yalansız bir ieylere ihtiyacım vardı ya hani... ah evet ya! nasılda unuttum ben bu şehire kaçtım. aldım başımı kaçtım hemde. apar topar beklemeden hızlıca. şimdi kaçtıklarım beni geri gelip buluyorlar. ne kdr ilginç değilmi? hayat işte bu. sürprizlerle dolu. her ne kdr can acıtsada bu sürprizler karşılaşması bir o kadarda güzeller.

saçlarını savur, eteklerin zil çalsın bi bırak...güneş gözlüklerini at artık yerine atkını bereni al. soğudu bak havalar. yağmur yağsa bide mis kokar bilirmisin? o buluştuğumuz parkda gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum. içime içime akıtmıştım ya...sonra bi kadeh şarap bi kadeh daha. beyaz soğuk ve bir o kadarda sıkıcı.

yinede burda olmak çok güzel...

2 comments:

  1. Bir şehirde yaşamanın otesinde bir şehri yaşamak ...Londraya gelmeliyim galiba... :) aramıza hosgeldın damla :)

    ReplyDelete
  2. Londraya. gelmelisin...aşığım ben buraya. hoşbulduk :)

    ReplyDelete