DY

DY

Thursday, 30 April 2015

sıradan

gün geçmiyor ki daha çok benimlesin.
kaç sene oldu sensiz, derken,
ilk gün ki gibi seviyorum seni.
kokun ilk gün ki gibi aklımda.
gün nereden bilecek ki,
benim derdim gece ile...
yenilmiyoruz ki maziye,
geçmiş kovalıyor habire.
onca yer,onca şehir,
onca anı,onca sohbet...
kovalıyor bizi sevgilim.
haklı haksız yok artık.
kocaman sevgimiz var.
inansan..
biraz daha inansan keşke bize.
hesap sormamak üzere,
sadece sarılmak adına,
bekliyorum olduğum yerde...
sözlerim aklımda.
nerede hangi sözü verdiğimi bile hatırlıyorum.
sen yeter ki adımlarını at.
bana, bize,
resimlerimiz hala aklımdayken henüz,
gel tut kanatlarımdan.
uçurtmalarımız gibi...
beraber uçsak ya...

Kabbalah

Merhaba;

Bugün ne yazacağımı bilmeden başladım yazmaya. Blogumu açtım, klasik yine kim nereden kaç kere bakmış, hangi yazılar kaç kere okunmuş, google da nasıl aranmışım diye baktım. Ardından bişiler yazmak geldi içimden ama ne yazacağımı bilmiyorum aslında. sanırım kendiliğinden gelişecek...

Biraz yine egoistik bir yaklaşım olacak ama, benim sağ bileğimde ki ipi kimse farketmemiştir sanırım etrafımdan. Eskiden sol el bileğimde olan kırmızı ipi sağ ayak bileğime taktım. Üstünde Fatma Ana'nın eli bulunmakta, bu da, Kabbalah öğretisinin ya da Jewish mistisizm'inin simgesi. Biraz bundan bahsedelim o zaman.

Sol el bileğinde görünen, özellikle Madonna, Justin Timberlake veyahut Sezek Aksu'da bulunan bir simge. Bu simge kalbe yakın olması nedeni ile sol elde ve "Evil eye" manasında takılır. Kırmızı rengi şeytan kovucu ve amacı hatırlatıcı bir işleve sahiptir. (Şuan hiç Kabbalah ile ilgili yazı yazmadığımı farkettim, üzücü).. Kabbalah diğer dinler ve mistisizimler gibi Tanrı'ya ulaşmak ve Tanrısal erdemlere sahip olma ilimidir. Bir öğreti ve hayat biçimi olarak görürürm ben. Bu hayat tarzı ile tanışmam çok tesadüf oldu. Madonna'nın bir konser kaydını izlerken bileğinde ki kırmızı ipi (Red Strip) farkettim ve araştırdım. Ardından kendimi eğitici videolar izlerken ve günlük eğitimler alırken buldum. Sene 2008 bu arada. Ardından defterler kitaplar ile baya sardım bu öğretiye. En ince ayrıntısına kadar öğrenmeye çalıştım, çok keyif aldım ve ilginç geldi. Hemen internet sitesinden kırmızı bilekliği sipariş edip sol bileğime taktı. Bana öğrendiklerimi hatırlattı bütün günler boyunca ve beni (so-called) nazardan korudu. Çok geçmeden Londra'ya masterımı yapmaya gittim. Londra'nın kozmopolit ve keyifli yapısından tahmin ettim olacak, illaki bir Kabbalah grubu vardır dedim ve London Kabbalah Center ile tanıştım. İlk tanışmam çok eğlenceli değildi biraz korkunç biraz çekingendi. Sonra alışmaya ve keyğfi almaya başladım derslerden. Jewish ilim adamlarının gelip derslerinmi ve Kabbalah derslerini dinledim. Onlar ile tanıştım ve bundan çokca keyif aldım keşfettikten sonra 1 sene boyunca derslerime devam ettim. Core bölümünü kapıp kavradıktansonra işin içine İbrabice girmeye başladı, ki o dönemde tez yazarken bu dili öğrenmemin mümkün olmadığını ve bir başka bilim ya da ilime kafa yoramayacağım kanısına vardım. Bıraktım.. Defterlerim ve notlarım ile sene 2015 hala bu senede bile aynı notlar ile bu yaşam biçimine yakınım... Benimsemiş durumdayım. Konunun özeti şu; (güzel bir örnek vereceğim size konuyu anlamanız için);

İki kişi ele alalım. Biri x olsun biri y. x kişi y kişisine onun tam istediği gibi bir sofra hazırlar. Müzik ortam ambians yemekler kokular sofra düzeni vs vs herşey y kişisinin istediği biçimde. Tam olarak olay onun istediği ve arzu edeceği biçimde. Y kişisinin ilk tepkisi - yo bu çok fazla ben bunu kabul edmeem olur (ki pahalı bir hediye aldığımızda da aynı tepkileri veririz). Ardından y kişisinin ikiknci tepkisi, insan egosu ile klasik olarak -hepsi benim olmalı, hepsini yemeliyim, hepsi benim! şahane!  olur. Üçüncü faz olarak y kişisi x kişisini düşünerek  - bunlar çok fazla, ben bunları kabul edemem teşekkür ederim olur. Sonrasında, x kişisi der ki -y, ben bunlar senin için yaptım, senin için hazırladım, sen yersen ve sen keyif alırsan ben mutlu olacağım, der. işte burdan sonra y kişisi bu sofradan zevki sadece y kişisi verdiği ve o mutlu olacak diye alır. Şimdi, x kişisi Kabbalah öğretisinde Tanrı, yaradan ve onların değimi ile "The Light" ve "The Creator" olarak bahsedilir, y kişisi ise Ego içinde boğulan maddi tatminlerin arasında sıkışmış insandır.

Öğretinin amacı, egomuzdan vazgeçip Dünyevi zevklerin ve materyalistik nimetlerin keyfini çıkartırken manevi değer katıp yaradana şükretmek. Yani sırf kendi egonu beslemek, bedenini tatmin edip keyif almak yerine Yaradana ya da her ne isim koyuyorsanız O'na şükrederek bunları kabul etmektir. Bu sayede, insann en büyük zaafı egosundan vazgeçip Tanrısal (ki en zor vazgeçilen durum) erdemlere ulaşmak, O'nun özelliklerinden birine daha yaklaşırken O'na yaklaşmaktır. Aslınd bütün dinlerin, spritual öğretilerin temeli olan Tanrı'ya yaklaşma eğiliminin farklı bir versiyonudur. İnsanlık çağlar boyu farklı yöntemler denemiştir. Bu bir gerçek... Bu da farklı bir yöntemdir. Bu bir din değil bu bir öğreti ve yaşam biçimidir. Egondan sıyrılarak bir çok kötü özelliğinden vazgeçebilirsin. Kendi içinde bu öğretiyi geliştirip büyütüp "iyi insan" olabilirsin... Kaynakların İbranice, kişilerin Musevi olması sizi yanıltmasın. Bu bir yaşam biçimi ve hayat bıyu süren bir mücadeledir..

Umarım keyif almışsınızdır ve umarım birşeyler katmışımdır :) Ve umarım bu öğretiye dair size birinci ağızdan olumlu birşeyler katmışımdır.

Şimdilik Sevgiler ve iyi geceler....


Sevgiler DY









Monday, 27 April 2015

Sol yanım

hep bir sigara fazlam,
bir kadeh dahamsın.
soğukta kalbimin eldiveni, atkısısın.
sıcakta soğuk ülkelerin hayali,
ağladığımda en güzel omuzumsun.
sevgin yaz yağmurlarım,
özlemin burun sızlamasından fazlası.
yürüdüğümüz yollar bizi unutsa da,
altında uyuduğumuz gök bizi hatırlamasa da,
evim senin göğsün,
yatağım nefesin.
duymasan da adını her söylediğimde,
alışıla gelmiş tüm doğrulardan öte,
sen benim kalbimsin.


Sevgiler DY

Olmazsan olmaz - Güliz Ayla

Merhaba,

Normalde çok şarkı paylaşmıyorum şarkılar hakkında da fazla yazmıyorum ancak, spotify da random bir eşkilde şarkilarımı dinlerken araya giren reklamda keşfettim şarkıyı. Yeni çıkanlardaydı ve sanırım 100 kere dinledim bir kaç saat içinde. Aşkı, sevgiyi, özlemi, muhtaçlığı ve bağlılığı çok güzel anlatmış bence. birden sevdim şarkıyı... Olmazsan olmaz. Olmazsa olmuyor bazıları. Bazıları olmayınca herşey eksik, "ateşim dinsin diye okyanusa sığınamam ki"gibi mesela... sözleri çok cici ve tam yaza yakışan melodilerde, hem hüzünlü hem keyifli...

Keyifle dinlemeniz dileği ile.

Benim bura afet yeri
Yangın da var, deprem de
Hangisini anlatayım ki?
Kimmiş beni söndürecek?
Ateşim dinsin diye okyanusa sığınamam ki...
Sarılırım,
Sarılırım,
Bırakmam.
Çağırırım,
Çağırırım,
Daha da sensiz yatmam.
Olmazsan, olmaz.
Büyümez çiçeklerim.
Toprağım havalanmaz, kurur gider bahçelerim
Olmazsan, olmaz.
Büyümez çiçeklerim.
Toprağım havalanmaz, kurur gider bahçelerim
Ah, başıma gelen benim.
Aşk oyun, ben oyuncak.
Söyle emrine amadeyim.
Kimmiş beni susturacak?
Duysun dağlar, taşlar.
Çok seviyorum demiş miydim?
Sarılırım,
Sarılırım,
Bırakmam.
Çağırırım,
Çağırırım,
Daha da sensiz yatmam.
Olmazsan, olmaz.
Büyümez çiçeklerim.
Toprağım havalanmaz, kurur gider bahçelerim
Olmazsan, olmaz.
Büyümez çiçeklerim.
Toprağım havalanmaz, kurur gider bahçelerim


 

Sevgiler DY


Sunday, 26 April 2015

öp

bükemediğin sevgiyi öpmeli
bedenlerinden daha büyük kalpli insanlara,
diz çökmeli.
sevgiye küstahlık kimin haddine?
sevgiye sırt çevirmek kime düşer?
hele bir de sırt çevirene sevgisini bahşedeni,
alnından öpmeli.
hayatın koşturmasında,
kalbimize yapışan göğsümüzü,
biraz olsun rahatlatsak ya...
güneşin doğduğunu bilip,
yüz çevirmek neden...
gel öp işte.
tam kalbimden öp.
gel.


Tuesday, 21 April 2015

in the memory of that day

you are my soul
you are my tears
you are my joy
you are my never and forever
you are mine
and I am your.
we will meet in another life
and we will love eachother more then thousand times
stay with me till the end of time boy.


DY

PS: my new and first tattooe (three dots and a drop of water - in the memory of 18.04.2015)



Monday, 20 April 2015

uzun uzun...

özlüyorum.
herşeyi özlüyorum.
boşa geçiyor sanki zaman.
yanında uyanmayıp,
yanında uyumadığımda.
zor geliyor uykuya dalmak.
gücüme de gidiyor.
sensiz geçen mevsimler,
sensiz suladığım çiçekler.
dizinde okumadığım her kitap,
göğsünde dalmadığım bütün uykular...
arıyorum...
elim gidiyor.
terliyorum ansızın.
sensizliğe alışıyorum en kötüsü.
her rakı soframdasın çünkü,
sıradan oldu adının geçtiği sohbetler.
seni soranlara verdiğim klasik cevaplar dudaklarımı çatlatıyor.
her gün daha çok.
acı çekerken sana şiirler yazıyorum.
görüyor musun?
ama sonra mutlu oluyorum kendi kendime.
biliyor musun?
ince çizgilerde gezerken,
senin de en az benim seni sevdiğim kadar sevdiğini,
en az benim kadar özlediğini,
en az benim kadar çaresiz olduğunu,
en çok da benim kadar yalnızlığını biliyorum.
sonsuzluk sevgilim...
sonsuzluk bu...
belki bir gün,
belki bir zaman,
tekrar hayal kurarız beraber.
umut etmek ne güzel seni...
hayallerime sığmıyoruz bile bazen!
taşıyoruz!
taştıkça çoğalıyor,
çoğaldıkça benimleşiyorsun.
sonradan değil bunlar,
hep şimdi,
hep her zaman,
hep sonsuza kadar.
boşluğun senin kadar büyük.
sevdiğim adam ile gurur duyduğum kadar güzel.
anlatmaktan usanmadığım kadar herşey.
aşık olmaktan bıkmadığım,
özlemekten usanmadığım kadarsın.
kocamansın!
en güzeli ölene kadar benimlesin...


Sevgiler DY



bile bile

söyleyemiyorum bir şey,
çaresizliğin her kelimemi bağlıyor.
bu kadar çok severken,
bu kadar çabuk umut kesmek...
kime yakışır ki pes etmek?
sabahın o sessizliğinde,
sana uzun süredir bakmamışken,
gözlerinin rengini nasılda ezberimdeymiş,
nasılda benmişsin aslında sen...
kime yakışmış ki ayrı kalmak bize yakışsın?
baktın...biliyorum...
giderken arkamdan baktın.
dokunduğum duvarlara tekrar dokundun,
gözyaşlarımın düştüğü yerleri,
yüzümün değdiği yastığını tekrar öptün.
biz böyleyiz işte çocuk...
bu kadar sevecek kadar yürekli,
ama birbirimizden kaçacak kadar korkak.
sen, tanıdığım en cesur adam,
vazgeçmeyeceğimi bile bile,
hala sevmeye devam et...
kime yakışır ki vazgeçmek...


Sevgiler DY

Sunday, 19 April 2015

masal

kendini kandırma.
siz size iyi geliyorsunuz.
elleriniz birlikte olmak,
göğsünüz birlikte atmak,
gözleriniz aynı yere bakmak,
adımlarınız aynı yolda yürümek,
ve en güzeli siz birbirinizi sevmek için yaratılmışsınız....

kim koydu bunları kafana?
nasıl girdi gözlerine korku.
en yüksek çığlıklarımızda bile yokken,
nereden girdi kalbine geri adımlar?
kalbinin sesini duyabiliyorum,
adımların bir ileri iki geri.
önüne bakma,
beraber yürümek içiniz.
tam yanındayım.
onca yıldır,
ve bir ömür...


Sevgiler DY


gecenin geçi

gecenin çok geçiydi.
sabaha çalıyordu.
hep beklediğim yerdeydim.
bu sefer sen de benimleydin.
sen hep gel çocuk.
ben hep beklerim seni.
her seferinde bana böyle bak,
her seferinde böyle kok yeter ki...


Sevgiler DY

Thursday, 16 April 2015

dans etmeli

dans etmemiz lazım.
kimseyi görmeden,
kimseyi dinlemeden.
kimseye bakmadan.
koşmadan, kaçmadan.
belime sarılmalısın.
elini tutmalıyım.
yanağına değmeli yanağım.
benimle olmalısın.
tam olarak benimle.
eskisi gibi,
adımlarını takip etmeliyim.
adımların adımların,
sesin sesim,
ritmin ritmin.
sanki beraber doğmuşuz,
aynı anda atmaya başlamış kaplerimiz.
aynı anda hızlanmış,
sanki beraber ölecekmisiz gibi,
benimle olmalısın.
dedim ya,
dans etmeliyiz çocuk...


SEvgiler DY

Wednesday, 15 April 2015

Belkilerim

başka bir hayatta yeniden buluşacağız çocuk.
ve o zaman birbirimizi daha da çok seveceğiz.
sen o zaman atları seversin belki.
ayakkabına bulaşan çamurdan,
ve elimdeki at kokusundan nefret etmezsin belki.
hevesle dinlersin maceralarımı.
korku ve bütün gücünle koşarsın belki gözyaşlarıma.
çayını şekerli içersin,
yemekleri tuzsuz yersin.
ayaklarını uzatıp film seyretmek yerine,
pazar yürüyüşerini seçersin belki.
güneş açtığında,
güne kahve içerek uyanırsın.
hep üşendiğin spora başlarsın.
uzun büyük masalar yerine,
Fransa'da ki o restoranı ararsın.
yüksek müzik yerine,
jazz dinlemekten hoşlanırsın belki.
belki sevgilim başka bir hayatta,
beni ben olduğum için sever,
beni olduğum gibi kabul eder,
yanağımda ki benden korkmadan öpersin.
avuçlarımdaki kekik kokusunu,
daha derin çekersin içine.
biriktirdiğim şarap mantarlarına,
daha çoğunu katarsın...
kendi ellerinle biriktirip,
kendi ellerinde içine atarsın.
gittiğimiz onca yer,
once şehirden sonra,
dizlerimde huzur bulduğunda,
içinde hiç bir şüphe olmadan,
uykuya dalarsın.
en güzeli sevgilim,
en umut ettiren,
en ütopik rüzgarlarda yüzdürense,
o uçurduğumuz uçurtamalar kadar özgür olup,
sonunda ipi yetmeyince bıraktığımız gibi,
bulutların üstünde bir yerlerde yaşamaya devam ederiz...
belki...
belki sevgilim.

 Sevgiler DY

Monday, 13 April 2015

Biriktirmek sonra da damlamak

Merhabalars, saçmalamama hoşgeldiniz;

Yine aynı konular ile yine "klişeler" ile yazıyorum birşeyler. Aşk diyeceğim yine. O kadar çok soru var ki kafamda bu "fenomen" ile ilgili aklımda. Aslında çok düşünmemek daha iyi hatta en iyisi bu konuda. Mesela; insan bir kere mi aşık olur hayatı boyunca? Bir kere mi o kelebekleri hisseder? Hisseder tamam ama bu hayatı boyunca sürer mi? Sonra gelenler ilk aşkın gölgeleri midir? 

Ben aşka inananlardanım ve insanın hayatı boyunca bir kere bilemedin iki kere aşık olacağı taraftarıyım. Hele bir de ilkinden bile isteye vazgeçtiysen o muhteşem mantığın ile kalbinden silip bir ikincisine yelken açmak ne zordur Allah'ım. Hissedersin "aşık oldum sanırım" dersin ama en ufak bir hata en ufak bir sana ters gelen durumda anında o kelebekler hooop kaçı verir çünkü gerçek değildir o duygu, o aşk diye nitelendirdiğin şey. Sadece ufak ir heyecan, ufak bir yanılgıdır. Birine geç kalmışsındır zaten sonra kimseye acele etmezsin ya hani... 

Hayat boyu süreceğini düşündüğün ve yanında olmayan birine aşık isen, ardından yıllar geçse de hala adını duyduğunda kalbin çarpıyor ise dostum, işin zor... Burada mantığını kullanıp akıllı olmaktan başka yapacağın bir şey yok. Ya ikinci kere aşık olmayı bekleyeceksin ya da muhteşem mantığınla birini SEVECEKSİN. Mantıklı sevmek... O da ne demekse artık.. Mantık var mıdır bu işte? Mantık aranır mı? Mantığınla mı aşık olmuştun? kalbin mantığının etkisiyle mi atmıştı? Beraber ilk içtiğiniz şarabın tadı hala aklının oyunları mı? Onu ilk gördüğünde üstünde ne vardı? Bunlar mantığınla mı aklında hala? Hala ezberinde kokusu? Hala ellerinde elleri? Saçmalama...Tabi ki aşk...

Yaşanırsa yaşanır, yaşanmaz ise bir daha canımız sağolsun dostum. Onu yaşadığın için durur duy kendin ile! onca üçkağıt onca yalan dolanın arasında aklın olmasa bile kalbin birine sadık. Yalnızca bir isime gülümser. Sen doğru olanı yap, sen kalbini hiçe sayma. Umut etme, umutlarını tüketme geri gelmeyeceğini bilerek o günlerin o kelebeklerin. Bir daha olmaya da bilir ama aklın yerinde kalsın. Ona ihtiyacın olacak ömrü hayatın boyunca ona güveneceksin. Kalbin mi? O, o'nda kalsın... O baksın saklasın o koklasın o söylesin kendinde olanın ismini. 

Aşk hem kendine yapabileceğin en kötü şey hem de şu dünya üzerinde başına gelebilecek en asil en mükemmel şey. Sen ona sadık kal, kalbin huzur içinde ölecektir. Kalbin onun adını sayıklayarak duracaktır. Abartı mı? Bunu düşünüyorsan hiç aşık olmamışsındır :) Dene bir gün...

Aşk o iyi olsun ister aslında ama bir yandan benim yanımda iyi olsun der! O mutlu olsun ama benimle mutlu olsun der bir taraftan. Bir yanı "hayırlısı buymuş" der bir yanı ise "ne hayır var bu işte!" der. Kısacası aşk akıllı işi değildir. Biraz deli olmak lazım hatta kısaca aşk deliliği getirir, kendini kaybedersin. Hiç bir şeyi görmek olursun. En mükemmeli de gelse mutlaka bir hata bulursun ondan sonra; "olmayacak benden pes" dersin yüzü gözünün önünde. Ona baktığın gibi baktığında birine bir gün, tut ki ona sarıldığın gibi sarıldın birine bir gün; o zaman dostum tekrar aşık olmuşsun demektir. İşte orada kal...O limanda kal çünkü bir daha olmayacak. Milyonda biri bulmuşsun demektir. Yakma yazdığın mektupları, silme yazdığın şiirleri. Bırak ilk kelebeklerin orada dursun. Sana nasıl aşık olunacağını ve aslında nasıl biri olduğunu hatırlatsın.

Ne ince çizgilerdir bunlar... Çizginin öbür tarafından yazıyorum size bunları. Belki bir gün sizin olduğunu tarafa geçerin. ."damla kendini tamamlayınca damlar"yani damlamak için birikmek lazım... Biriktiriyorum...Biriktirdiklerimin üstüne daha çok biriktiriyorum. 

Ya da; "Kendini okyanusta bir damla sanma, Bir damlanın içinde kocaman bir okyanussun..." 

Hz.Mevlana.


Sevgiler DY.







kendinde

beklemeyeceksin.
duymayacaksın.
görmeyeceksin.
bilmek istemeyeceksin.
yapmayacaksın!
Ancak öyle mutlu olacaksın.
Gel sen beni dinle,
huzuru bir kendinde bulacaksın.

Sevgiler DY

Thursday, 9 April 2015

Esmer Günler'im

Nasıl bir şarkıdır... Nasıl sözlerdir. Nasıl bir serzeniştir, nasıl bir ağıt... Nasıl hüzünlü nasıl burun direği sızlatır. Bugün paylaşmazsam olmazdı. Ben bu şarkıyı Nilüfer'den seviyorum ama esas Kayahan'dı sanırım. Kime tüm sözlerine katılarak söylediğim bellidir...

Eyvah!


çok kez

gittim geldim çok kez.
döndüm baktım binlerce kez
nefes aldım nefesimi tuttum.
gözlerimi kapattım, dinledim.
ellerimi uzattım.
tutunmaya çalıştım.
mesafeler hep çok uzak,
yemekler hep tatsız,
günler anlamsız,
keyifler sıkışık kaldı.
en sevdiğin parmaklarım,
çok kez seni aradı.
sesim sesini,
kalbim omzunu,
yüzüm yüzünü,
ayaklarım senin yolunu,
güneşim geceni,
gecem gündüzünü.
sohbetlerim de bir köşedeydin hep.
kendime senin gözünden bakarken yorulur,
yoruldukça sana koşar oldum.
koştukça yoruldum,
yoruldukça koştum.
nasıl birşeydir bu bile bile...
gelsen beni bulur musun?
bulsan durur musun?
dursan kalır mıyım?

Sevgiler DY

Dener misin?

yeniden başlamayı düşünüyor musun?
yeniden sevebilmeyi?
yeniden aşık olabilmeyi?
gücün var mı?
ya korkuların?
hala duruyorlar mı başucunda öylece?
silebildin mi aklından şarkıları?
silebildin mi sözcükleri, kelimeleri?
yaşamak güzel olurdu elbet hiç başlamamışssan.
başladık, sürdü, uçtuk, yürüdük, gittik...
ama bitiremedik.
hala sesinde o mutsuz adam var mı?
yanıma gelebilsen bir daha gitmeyeceksin biliyorum.
bir kalksan o korkularının içinden,
bir baksan pencerenden tekrar
göreceksin güneş batsa da,
yağmur yağsa da tekrar güneş açıyor.
sesler yükselip gün başlıyor.
başlarsın belki tekrar...
dener misin?

Sevgiler DY

onlar

sevmekten korkuyorlar
hele sevilmekten....
aşık olmaktan kaçıyorlar.
hele aşık olunmaktan.
özlenen olmaktan,
özlemekten bıkıyorlar.
ardından benim bile bilmediğim yerlere,
yüzlerinde asık suratlarıyla saklanıyorlar.
saklanmayı öğrenemedim bir türlü.
hep yeryüzündeydim.
ayaklarım çoğu zaman yere basmasa da,
havayı koklar, güneşi görürdüm.
hiç kaçmadım.
hiç saklanmadım.
uyurken bile özlüyordum.
sadece yorulduğumda, biraz soluklanıyordum
şimdi, sadece bekliyorum.
o herkesin bildiği doğru mevsimi

Sevgiler DY

Keşke

görüyor musun hala rüyanda beni?
hala mırıldanıyor musun şarkımızı?
aklında mı kaçtığımız yerler?
sahi, aşık olabildin mi bensiz?
iyi uyanabiliyor musun sabahları?
kahvaltın hazır olmadığında peki?
ya yalnız kaldığında?
o zaman diyor musun; keşke olsaydı...

Sevgiler DY