DY

DY

Friday, 1 January 2016

kısa lafın uzunu

yazsam çok şey var söylenecek.
sussam susulacak da bir o kadar şey var...
boğazımda bir yerlerde düğümleniyor hepsi.
teker teker çıkartmak isterken,
bir koku geliyor rüzgarların arasından.
küçücük kalbimde dolanıyor.
ufak bir vals ezgisi ile,
kış ayazında ruhumu öpüyor.
diyarların uzak,
hayallerin unutulagelmişliğinden tut da,
özlemenin en keyifsiz haline kadar biliyorum oysa ki. 
düşeyazmak ve diğerleri...
hepsi tanıdık.
karda koşmaya çalışan atlar gibi,
ellerim kollarım kısalıyor.
ne yürüyor ne de koşabiliyorum.
acılarımız bile vefasız dediğimde,
var sen düşün nelerden bahsettiğimi.
kocaman tebessümlerin arkasına saklanmak,
ışıklı odaların içinde ağlamak gibi,
suyun üzerinde yürüyebilirken,
çakıl taşlarına takılmak!

bir yandan güzel denizlerin,
mis kokulu rüzgarları esiyor,
tertemiz bir kumsal,
sıcacık güneş,
önce ruhumu sonra bedenimi ısıtıyor.
o uzak kuzey ülkesi gibi değil,
kısalan bedenimi uzatıyor,
uzanabiliyorum gözlerine,
bedenine,
kalbine,
belki de ruhuna.
hakettiğinden azını verip,
hakettiğimden fazlasını alıyorum hissi çok acı.
ne kadar çok üzülmüşsem artık....
acıları normalleştirip,
mutluluğu olgunlaştırmışım.
dost edinip,
beklemeyi ezberlemişim...

dedim ya,
rüzgarlar var...
esip geçmeyecek cinsten,
sıyırırken yüzümü ılık sözleriyle,
beni bana hatırlatıyor,
ezberimi yerine getirip,
olmayacak dualara amin dedirtiyor.
ben yine dualarıma devam,
ben yine göğsümü tebessümle doldurmaya devam.
hüzüne ara vermek lazım.
ne zaman öleceğini bilen turnalar gibi,
uç!
uç!

kısa lafın uzunu oldu yine...
ben yine gülümsemeye devam...

Sevgiler DY

No comments:

Post a Comment